“Sosyal medyalarla, bütün kullanıcıları anlık-kendiliğinden ve hiçbir sınamaya tâbi olmayan müdahalelere davet eden serbestçe girilebilir alanlar oluşuyor. (...) Beğeni ve hoşnutsuzluk tıklarına indirgenerek etkisizleşmiş bu plebisiter ‘kamusallığın’ altyapısı, teknik ve ekonomik niteliklidir. Fakat ilke olarak, adeta redaksiyonel kamusallığın koşullarından azat olmuş, kendi bakış açılarından ‘sansürden’ kurtulmuş bütün kullanıcılar serbestçe girilebilen bu medya alanlarında anonim bir kamusal topluluğa hitap edebilir ve onun onayını almak için tanıtım yapabilirler. Bu alanlar tuhaf bir anonim mahremiyet kazanıyor gibi görünüyor: bugüne kadarki ölçütlere göre ne kamusal ne özel sayılabilirler, daha ziyade şimdiye dek özel mektup alışverişine tahsisli bir iletişimin şişip kabararak kamusallığa dönüşmesi olarak kavrayabiliriz bunu.”