Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 Şey

Ha-Joon Chang

Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 Şey Posts

You can find Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 Şey books, Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 Şey quotes and quotes, Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 Şey authors, Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 Şey reviews and reviews on 1000Kitap.
344 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Ha - Joon Chang, 1960 ve 1990 arası kapitalizmin altın çağından sonra, serbest piyasa ekonomisinin neden eskisi gibi işlemediğini ve 2008 ekonomik krizinin bu işlemeyişden nasıl pay aldığını anlatıyor. Kitabın ana fikri ; devlet ve özel sektör işbirliği ile girilen bütün ekonomik girdilerin daha sağlıklı sonuçlar doğuracağı yönünde. Piyasanın serbest olmadığını, devletlerin piyasanın üstünde yarı da olsa bir kontrollerinin olduğunu görüyoruz. Devletlerin içinde bulundukları zenginlikleri ekonomi parametreleri ağırlıklı anlatılıyor. Zenginlik sadece ekonomik parametrelerle ölçülmez tabi ki, bunun yanında sosyoekonomik ve kültürel öğeleri de argümanına eklemeyi unutmuyor yazar. Kısa çalışma saatlerinden, dünya devi markalar oluşturmaya kadar tarihsel örneklerle, piyasanın kamu özel işbirliği yoluyla nasıl daha çok geliştiğini de görüyoruz ayrıca.
Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 Şey
Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 ŞeyHa-Joon Chang · Say Yayınları · 2017109 okunma
Kapitalizmin düzenlenmesinde kullanılabilecek çeşitli yollar vardır. Serbest piyasa kapitalizmi bu yollardan sadece biridir ve çok da iyi bir yol değildir. Son otuz yıl gösteriyor ki savunucularının söylediklerinin aksine serbest piyasa ekonomiyi yavaşlatıyor, eşitsizliği ve güvencesizliği arttırıyor ve (bazen daha büyük) mali krizlere daha sık neden oluyor.
Sayfa 319Kitabı okudu
Reklam
...fırsat eşitliği yeterli değil. Belirli bir düzeyde gelir, eğitim ve sağlık hizmeti teminatı sağlayarak herkese belli bir seviye beceri garantisi verilen bir çevre yaratmadığımız sürece, adil rekabetten söz edemeyiz. Bazı insanlar bacaklarına bağlı kum torbalarıyla 100 metre koşmak zorundayken, kimsenin önde başlamasına izin verilmemesi yarışı adil yapmaz. Gerçekten adil ve etkin bir toplum için fırsat eşitliği kesinlikle gereklidir ama yeterli değildir.
Sayfa 278Kitabı okudu
Fırsat eşitliği, bundan yararlanma imkânı bulunmayanlar için hiçbir anlam taşımaz.
Sayfa 275Kitabı okudu
Bireyler bir boşluğun içine doğmaz. İçlerinde bulundukları sosyoekonomik ortam, yapabileceklerine ciddi sınırlamalar getirir. Hatta ne yapmak istediklerine bile. Çevreniz siz daha denemeden bazı şeylerden vazgeçmenize neden olabilir. Örneğin, İngiliz işçi sınıfında akademik olarak oldukça yetenekli çocukların çoğu üniversiteye girmeye bile çalışmıyorlar, çünkü üniversiteler "onlara göre değil". Bu yaklaşım yavaş yavaş değişiyor ama 1980'lerin sonlarında izlemiş olduğum bir BBC belgeseli hâlâ aklımda. Bu belgeselde, yaşlı bir madenci ve eşi üniversiteye gidip öğretmen olan oğullarını "sınıf haini" olmakla suçluyorlardı.
Sayfa 275Kitabı okudu
Fırsat eşitliğini sınırlandıran resmi kuralların büyük bir çoğunluğu son birkaç nesildir yürürlükten kaldırıldı. Bu, büyük oranda ayrımcılığa maruz kalanlar tarafından yürütülen siyasi mücadeleler sayesinde mümkün oldu. Örneğin, on dokuzuncu yüzyılın ortalarında İngiltere'de Çartizm savunucularının genel (erkek) oy hakkı talep etmesi, 1960'larda ABD'de siyahlar tarafından yürütülen İnsan Hakları Hareketi, yirminci yüzyılın ikinci yarısında Güney Afrika'da ayrımcılık karşıtı mücadele ve bugün Hindistan'da alt sınıftaki insanların verdiği savaş. Bu çabalar ve kadınlar, ezilen ırklar ve alt sınıftan insanlar tarafından gerçekleştirilen sayısız kampanya olmasaydı, bugün halen insanların haklarını “doğum piyangosuna" göre sınırlandırmanın doğal karşılandığı bir dünyada yaşıyor olurduk.
Sayfa 271Kitabı okudu
Reklam
Zengin ülkeleri fakirlerden ayıran tek tek vatandaşlarının ne kadar iyi eğitimli olduğundan ziyade, vatandaşlarının Boeing veya Volkswagen veya İsviçre ve İtalya'daki daha küçük birinci sınıf şirketler gibi yüksek verimlilikte kolektif kurumlar kuracak şekilde ne kadar iyi örgütlenebildikleridir. Bu tür firmaların gelişiminin yatırım yapmaya ve risk almaya teşvik eden kurumlar ve "genç sanayi dallarında" faaliyet gösteren şirketleri koruyan ve destekleyen bir ticaret rejimi, uzun vadeli üretkenliği arttırıcı yatırımlar için gerekli "sabırlı sermayeyi" sağlayan bir mali sistem, hem kapitalistler (iyi bir iflas kanunu) hem de çalışanlar (iyi bir refah devleti) için ikinci şans sağlayan kurumlar, devlet sübvansiyonları ve AR-GE ile eğitime dair yönetmelikler ve benzeri araçlarla desteklenmesi gerekiyor.
Sayfa 239Kitabı okudu
Zengin ülkeler söz konusu olduğunda yüksek eğitim takıntılarının dizginlenmesi gerekiyor. Bu takıntı zararlı diploma enflasyonuna dönüştü ve dolayısıyla pek çok ülkede yüksek eğitime gereğinden fazla yatırım yapılmasına neden oldu. Ben başka nedenlerden dolayı bu ülkelerin üniversite öğrencisi oranlarını daha yükseğe ve hatta yüzde 100'e çıkarmalarına karşı değilim ama gerçekten kayda değer bir üretkenlik etkisi yaratacağına inanıp kendilerini kandırmamaları gerektiğini düşünüyorum.
Sayfa 239Kitabı okudu
Üniversite öğrencisi oranında kritik eşik geçildiğinde, insanlar üniversiteye iyi bir iş bulabilmek için gitmek zorunda kalıyorlar. Diyelim, nüfusun yüzde 70'i üniversiteye gidiyor, o halde üniversiteye gitmemek yetenek dağılımında en alt sıralarda olmak anlamına geliyor, bu da iş aramaya başlarken en iyi yol olmuyor. Dolayısıyla insanlar ileride çalışacakları işte kendilerine bir faydası dokunmayacağını bildikleri şeyleri öğrenmekle "zaman kaybedeceklerini" bilerek üniversiteye gidiyor. Herkesin üniversiteye gitmek istemesiyle, yüksek eğitim talebi giderek artıyor, bunun sonucunda üniversite sayısı artırılıyor ve dolayısıyla doğal olarak üniversite öğrencisi oranı da yükseldiğinden insanların üzerindeki üniversite baskısı çoğalıyor. Zamanla, bu da diploma enflasyonuna neden oluyor. Artık herkesin bir üniversite diploması olduğuna göre, fark yaratabilmek adına yüksek lisans, hatta doktora yapmanız gerekiyor; tabii bu tür bir üniversite öğreniminin gelecekteki işinizi daha üretken şekilde yapmanızı sağlamayacağını vurgulamaya hiç gerek yok.
Sayfa 237Kitabı okudu
...bir ülkeyi başka ülkelerden daha zengin kılan şey o ülkenin bilgi üretkenliğinin başka ülkelere oranla daha yüksek olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, bir ülkenin zenginliğini ilkokullar yerine üniversitelerin belirlediğini söyleyebiliriz.
Sayfa 235Kitabı okudu
222 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.