Bir kez ve her an kendime şunu söyleyebilirim: ben varım! Binlerce üzüntüde ben varım, işkencede kıvranarak ben varım! Zincirlere vurulmuş duruyorum ama ben de varım, güneşi görüyorum ama görmesem de varlığını biliyorum.
Bakın baylar, bakın! Diye söylendi. Sizi dinliyorum da hayal görür gibi oluyorum... Biliyor musunuz? Ben bazen bir rüya görürüm... Garip bir rüya... Sık sık görürüm bu rüyayı. Rüyamda güya biri, müthiş korktuğum biri, gece karanlıkta peşimden koşar, beni arar, ben de ondan kapının arkasına ya da dolabın içine saklanırın. Saklandığım için küçüldüğümü hissederim. İşin en önemli yanı o beni kovalayan, nereye saklandığımı çok iyi bilir. Ama bende uyandırdığı korkudan ötürü zevk duymak, bana daha çok işkence etmek için, mahsus nereye saklandığımı bilmiyormuş gibi davranır. İşte siz şimdi bana bunu yapıyorsunuz!Yaptığınız aynı şey!
Bazen insan rüyasında özellikle kâbuslarında, mide bozukluğundan mı, yoksa herhangi bir başka şeyden mi öylesinde sanatkârca, öyle karışık ve insana o kadar gerçek görünen sahneler, öyle olaylar, hatta tüm bir olay zinciri görürki! Bunlar öyle karışık bağlarla birbirine bağlanmış öylesine beklenmedik ayrıntılar içinde canlandırır ki sizin en belirli görüntüler dediğiniz şeylerden bile daha belirlidirler. Örneğin, giysinin üstündeki son düğmeyedek hepsi görülür. Böyle sahneleri Lev Tolstoy bile uyduramaz.