Ne kadar psikolojik danışmanlık görürsem göreyim hiçbir yerde asla güvende hissetmeyecektim. Yatak odamın kapısını çift sürgüleyip kilitlemeden uyuyamıyordum. Arabamda ahşap bir beysbol sopası ya da çantamda bir tüp biber gazı olmadan hiçbir yere gidemiyordum. Hiçbir yerde kendimi güvende hissetmiyordum, rüyalarımda bile.
Ona sımsıkı sarıldım ve neler hissettiğimi söyleyebilmeyi diledim. Her şeyden bu kadar çok korkmamış olmayı diledim. Onu sevmekten. Onu kaybetmekten. Onun da ötesinde beni olduğum gibi, yaralarımla beraber seviyor olmasına minnettardım.
Yaralarım kısmen iyileşmişti ama bu daha az korktuğum anlamına gelmiyordu. Bilinmeyenden korkuyordum. Yalnız kalmaktan korkuyordum. Yalnız kalamamaktan korkuyordum. Beni seven insanlara sahip olmaktan da olmamaktan da korkuyordum.
Hayatımı değişmez bir korku ve kontrol ihtiyacıyla yaşıyordum.
Duygularım konusunda çok açık olmamaya çalışıyordum. Her sabah yüzüme bir gülücük konduruyor ve herkes kadar normalmişim gibi davranıyordum, her ne kadar olmadığımı bilsem de.