Pablo başka ülkelerin hükümetlerini kontrol ediyordu ve Kolombiya'daki yoksullar için bir sosyal güvenlik sistemi kurdu, kokain nakletmek için denizaltı inşa etti, devlete ve diğer kartellere savaş ilan eden bir ordu kurdu.
Pablo açları doyurdu, yoksullara sağlık hizmeti götürdü, evsizlere ev verdi, işsizlere iş verdi, okula gidecek paraları olmayanları okuttu. Bu yüzden de onu çok sevdiler.
Bir gün Pablo ve birkaç arkadasla birlikte bir açık gıda pazarına gittim; bir kamyona marul, et ve balık yükleyip Medellin'in en yoksul mahallesine götürdük. Orada kent atıklarının toplandığı büyük bir çöplük vardı ve insanlar o çöp dağından yiyecek ve onarılıp giyilebilecek ya da temizlenip satılabilecek giysiler toplayarak hayatta kaliyorlardi. Oraya gittik ve Pablo yiyecekleri dağıttı. İnsanlar onu bu yüzden çok sevdiler. Bu Pablo'nun parasıyla sık sık yaptığı bir şeydi. Evet, daha sonra çok korkunç şeyler yaptı, fakat yoksul halkı hiç unutmadı ve onların sevgilerini kazandı. Bugün bile onu hatırlayıp hayatını kutluyorlar.
Kolombiya doğal kaynakları zengin çok güzel bir ülke, fakat aynı zamanda yolsuzluğun her zaman hayatın bir parçası olduğu bir yerdir. Ülkemiz hep yoksullara yardım etmek için hiçbir şey yapmayan zengin aileler tarafindan yönetildi.
Pablo'yu bu kadar ilginç kılan yakalanamamasıydı belki de. Dünyanın en zengin adamlarından biriydi, büyük bir uyuşturucu örgütünün lideriydi, hükümete karşı savaşıyordu - ve hayalet gibiydi. Her yerdeydi, fakat hiçbir yerde değildi. Kente indiğinde orada olduğunu bilen birkaç kişi onu asla ihbar etmiyorlardı. Bunun asıl nedeni Medellin'in yoksul kesiminin onu sevmesi ve korumasıydı. Bazı insanlar ondan korkuyorlardı, bu doğru, fakat hiçbir şeyi olmayan insanlar için o bir kahramandı. Hükümet onlar için hiçbir şey yapmamıştı, Pablo'nun onlara verdiği armağanların ve evlerin karşılığını sadakatleriyle ödüyorlardi.