Kayıp Hafta Sonu kitaplarını, Kayıp Hafta Sonu sözleri ve alıntılarını, Kayıp Hafta Sonu yazarlarını, Kayıp Hafta Sonu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zira insan yeni tecrübeler edinmese, kendini farklı milyonlarca varoluş olasılığına bırakmasa, her şeyi ama her şeyi denemese, tehlike içinde yaşamasa yaşamı nasıl zenginleşecekti?
"Hapishane filmlerinden nefret ediyor, sebebini de gayet iyi biliyordu. Ne zaman hapishaneyle, parmaklıklar arasındaki bir adamla, ölüm hücresiyle ilgili bir film izlese biliyordu ki bir gün orada, tam o noktada olacaktı!"
Elindeki tek şey zamandı, herkesin öyleydi; sense zamanı takip etmiyor, yaşamadığın gün ya da hafta yarın tekrar önüne gelirmiş gibi akıp gitmesine izin veriyordun. Ama gelmiyordu, gelemezdi de- sen yaşamamış olsan da o günler yaşanmıştı. Bu değerli vakitte başka bir şey yapamaz mıydın? Dünyada bütün işin içmek ve uyumak olursa sana insan denir mi?
Wick'in ayrıldığı ve onun içmeye başladığı günden sonra olan biten hiçbir şeyi, bir tanecik şeyi dahi hatırlamıyordu. İçtiği her gün bir öncekini siliyordu, hep öyle olurdu, hep... Bunun nasıl bir lütuf olduğunu kim anlayabilirdi? Lütuftu ama bazen de dehşet vericiydi -dehşet vericiydi çünkü her zaman müthiş bir endişe içerisinde yaşıyordunuz, bir halt işlenmişti ve bundan siz sorumlu tutulsanız bile asla doğrulayamazdınız. Buna kim inanırdı ki? Ben yaptım, evet, ama ben suçlu değilim; ben yaptım, ben; ama ben değildim; ben değildim...
... zira insan yeni tecrübeler edinmese, kendini farklı milyonlarca varoluş olasılığına bırakmasa, her şeyi ama her şeyi denemese, "tehlike içinde yaşamasa" yaşamı nasıl zenginleşecekti?
"Mac, abartıyorsun, kimse sende bir sorun olduğunu düşünmez! Çok iyi gözüküyorsun! Sana iyi gözüktüğünü söylediğimde de Allah kahretsin ki iyi hissedeceksin, tamam mı!"
Kitap, baş karakterimiz Don Birnam'ın kardeşi Wick'in, hafta sonunu da içine alan 5 günlük bir çiftlik tatiline gidip Don'ı bu 5 gün boyunca evde yalnız bırakmasını konu alıyor.
Bizler kitap boyunca Don'ın yalnız başına alkol bataklığında nasıl debelenip durduğuna şahit oluyoruz. Bataklık demek yanlış olmaz çünkü adamımız bataklığa saplanıp kurtulmak için debelenen, debelendikçe daha çok batan insanların duygusunu hissettiriyor bize. İçki içerken aslında içtiği şey deniz suyuymuş gibi içtikçe hep daha çok içmek istiyor ve her içişinde bunun onu huzura kavuşturacak "son" içkisi olduğu yanılsamasına kapılıyor. Oysaki dağdan aşağı yuvarlanırken giderek büyüyen çığ misali adamımız alkole her ulaştığında kendisi de önlenemez bir şekilde giderek dibe doğru çakılıyor.
Bu romanı sadece bir ayyaşın hafta sonu olarak değerlendirmek insanın özüne haksızlık olur, zira aynı zamanda alışkanlıklarına, bağımlılıklarına karşı koyamayıp onları farkında olmadan körükleyen insanoğlunun özeti niteliğinde bir roman bu kitap benim gözümde. Don Birnam'la farklı düştüğüm birçok kısım olduğu gibi kendimi onunla aynîleştirdiğim bir hayli durum da oldu elimde olmadan. Ne diyelim, insan insana benzermiş. :)
Dili genel olarak akıcıydı ancak sonlara doğru biraz sıkmaya başladığını da söylemeden edemeyeceğim.
Alkole ve cinsel hayata düşkünlüğüyle bilinen ve yüksek dozdan ölen yazar Charles Jackson, sanırım kendi hayatıyla ilgili birçok ipucunu da barındırmış Don Birnam karakterinde.