Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin Anlam Küresi

Kayıp Halka

İhsan Fazlıoğlu

Kayıp Halka Sözleri ve Alıntıları

Kayıp Halka sözleri ve alıntılarını, Kayıp Halka kitap alıntılarını, Kayıp Halka en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nitekim Türkler Müslümanlaştıkça İslam da Türkleşti; deyiş yerindeyse, günümüzdeki amiyane ve siyasl/ideolojik kullanımının ötesinde, ortaya bir Türk İslamı çıktı ve bu İslam'a mensup Müslüman Türk, bir İslam-Türk medeniyeti inşa etti, meydana getirdi.
Adil bir yönetim, insanlara, ancak öngörülebilir bir hayat sunmakla mümkündür; öngörülebilir bir hayat ise tutarlı bir hukuk ile bu hukukun güçlü icrasını talep eder. Bu ise her şeyden önce toplumun ürettiği artı değeri ellerinde tutan kişilerin yani iktidar sahiplerinin, siyasi iradenin, hukuk bilincine sahip olması, devletinde bu bilinci taşıyan ve icra eden bilginleri yetiştirmesi ile mümkündür...
Reklam
"Kendilik bilincinin parçalanması, kafa ile elin ayrı dünyalara ait olması; inanç ile eylemin, ilim ile amelin itikat ile fıkhın ayrı dizgelere ait bulunması... Bilgi ile değerin parçalanmışlığı, o zihnin varlık idrakinin de belirsizliğine bir işarettir... Hayattaki temeddün, tabiattaki tekevvünün devamıdır ki bunun nihai amacı da insanın daha da insanlaşarak kemale ermesidir. Bu nedenle temeddün sürekli insan kalma gayrettir.''
Türkler ise kendileri gibi göçer olan Moğolların yapamadığını başarmış, siyasi bir güç olarak girdikleri İslam medeniyetinin öncelikle dünya görüşüne katılmışlardır.
İslam medeniyetini, tarihi bir hadise olarak görmek, onu yazılmış kitaplarda, yapılmış mimari eserlerde müşahede etmeye çalışmak ona sahip olunulduğu anlamına gelmez; çünkü işe taşınmayan bir bilgi, kişinin sahip olduğu bir bilgi değildir.
Reklam
Bu ülkede felsefe yapan insanlar, Türkçeyle yaptıkları felsefeye, ürettikleri düşünceye muhatap bulabilirlerse bu iş yürür; yoksa yürümez.
Yukarıda dile getirilen gerekçeler çerçevesinde, Türk düşüncesi, İslam düşüncesinin doğal bir devamıdır. Ancak bu devamlılık, taklide değil tahkik ve tedkike dayanır. Tahkik, nazariyata ilişkin bir sorunun kanıtla isbatı (isblitu'l-mesele bi'd-delil) iken tedkik, kavramsal zeminde kanıtın kanıtla isbatıdır (isblitu' d-delil bi' d-delil).
Ancak yönetici, her zaman bilgin kişilerden çıkmayacağına göre, yöneticiler bilginlere danışmalıdırlar. Böylece bilginler, yöneticilerle yönetilenler arasında bilgiye dayalı bir köprü kurarlar. Yine Mehmed Şah Fenari'nin deyişiyle: Yönetici, adalet yolundan ayrılmamalı, bilginlerle beraber oturmalı, onlarla düşüp kalkmalıdır; çünkü -bilindiği üzere- doğru/kâmil siyasetin hem dış hem de iç etkisi ancak ve ancak bilgiyle gerçekleşir.
Geçmişlerini bilmeyenler şimdilerinde çırpınır, geleceklerinde boğulurlar; çünkü ihtibârsız (deneyimsiz) ihtiyâr (seçim), ne doğru (sâdık) ne de sağlıklı (sahîh) olur.
Reklam
Öte yandan Türkler, İslam medeniyetine siyasi/askeri bir güç olarak dahil olduklarında, İslam dünyası siyasi açıdan parçalanmış bir durumdaydı. İslam medeniyetinin coğrafi sınırları küçülmüş; pek çok coğrafi bölge, iç çatışmalardan da faydalanan dış güçler tarafından işgal edilmişti. Öte yandan dahili açıdan da İslam coğrafyası parçalanmış, nerede ise her şehir birer devlet halini almıştı. Siyasi merkezin parçalanması doğal olarak adaletin de parçalanması demekti. Selçuklular, bu ortamda ilk önce merkezi devleti yeniden inşa etmiş, siyasi birliği tekrar kurmuş, insanlar için belirli bir hukuk içerisinde öngörülebilir bir hayat imkanı sunmuş, kısaca adaleti sağlamışlardır.
“Dil bir tezahürdür ve muhatabına, muhatabınızın diline göre değişir. Bu muhataplık yalnızca ortak, günlük dili konuşmakla izah edilemez. Bu ülkede felsefe yapan insanlar, Türkçeyle yaptıkları felsefeye, ürettikleri düşünceye muhatap bulabilirlerse bu iş yürür; yoksa yürümez …’’
Çünkü İslam medeniyeti, Batı'ya etki etmiştir; ona katılmamıştır...
Geleceğe ilişkin bir projemizin olması lazım ki geçmiş anlam kazansın. Yoksa geçmiş ya bir özlemdir ya da bir yüktür. Ben şuna samimiyetle inanıyorum: Tarih ancak geleceğe ilişkin projesi olan milletler için anlam kazanır.
İslam medeniyetinin kanımızca en büyük başarısı, ölü ve unutulmuş, yaklaşık dört bin yıllık bir felsefe-bilim birikimini yeniden canlandırmak, insanlarının zihinlerine taşımak; akabinde de hem dünya görüşü hem de dünya resmi açısından bu birikimle hesaplaşmak, onu kendi renkleriyle bezemek, zenginleştirmek, hatta dönüştürmek, yeni tarz ve tavırlar önermektir.
133 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.