Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm

Abdurrahman Arslan

Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm Gönderileri

Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm kitaplarını, Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm sözleri ve alıntılarını, Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm yazarlarını, Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dünya genelinde dikkatimizi çeken bir husus var, o da siyasî hareketlerin artık sonuna geldik. Batıda ve Batı dışı toplumlarda siyasî hareketler, örgütsel yapılar artık son bulmaktadır. Bunlar 20. Yüzyılın kültürüne, ideolojisine, siyaset kültürüne ait unsurlardır. Bugün insanlar bir ideolojinin ya da siyasî bir anlayışın etrafında örgütlenerek bir hareket başlatmıyorlar. Dolayısıyla hareket sözcüğü büyük nispetle karşılığı olmayan bir sözcük... Bundan dolayı İslâmî hareketlerin böyle bir kaderle karşı karşıya gelmeleri mukadder gibi görünüyor. Eğer Müslümanlar içinde bulundukları dünyayı iyi okuyamazlarsa... Yani böyle bir tehlike gelebilir. Böyle bir durumda ise doğrusunu isterseniz her şey liberal-demokrasinin bir parçası olacaktır.
Demokrasinin özgürlük vaadi ve inşası kendine ait ideolojik bir zeminden hareket ederek yapılır. Böyle bir zemini tahlil etmeden Müslümanlar demokrasinin getireceği özürlüğü bir yönüyle bizi rahatlatıcı bir atmosfer oluşturacağını, ama bir yönüyle de bizi çürüteceğini kabul etmemiz lazım.
Reklam
Müslümanlar baskıcı rejimlerin gitmesini istiyorlar. Başka da ne istediklerini bilmiyorlar. Maalesef Müslümanlarda bu konuda slogandan öte bir şey yok. Benim kanaatime göre, esas tıkanan ve bizi üzen süreç bu... Müslümanlar yaşanmakta olan süreci doğru okuyamıyorlar.
Günümüzün dünyasında, yeni yönetim biçimleri otoriter rejimler gibi zulmetmiyor. Yalnız insanları ve toplumları içten içe de çürütüyor. Bu, post-liberal kültürün temel özelliklerinden birisidir. Baskıcı rejimler gitti diye sevinirken, aynı zamanda da çok farklı bir baskıcılığı içeren yeni bir kültür dünyamıza nüfuz ediyor. Bu kültür, nitelik düzeyinde toplumları, ahlâkî değerleri, İslâm'ın uygulanabilir hükümlerinin hepsinin içini boşaltıyor.
Otoriter rejimlerin kurulması, hem baskıcı olmaları, hem de Batıya ait dünya görüşünün temsilcileri olmaları hasebiyle, ister istemez Müslüman dünyada bir hoşnutsuzluk yarattı. Osmanlı sonrası İslâm coğrafyasına baktığımızda, hoşnutsuzlukların şekillendirdiği ve kaynattığı bir iç şiddet olarak, toplumu birbirine karşı kutuplaştırdığı bir süreç yaşadık. Bugün de aynı süreci yaşıyoruz.
Modernleşme, İslâm dünyasında askerî güçle, kuvvetle ve otoriter rejimler sayesinde gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla da özgürlükçü olamadılar. Zaten bu anlamıyla da olamazlardı. Çünkü onların öngördüğü modernleşmenin, İslâm dünyasında meşruiyet temeli yoktu.
Reklam
Osmanlı sonrasında İslâm coğrafyası, iki kurucu unsur tarafından şekillendirildi. Bunlardan birisi, ulus devlet dediğimiz siyasî yapılanma, bir diğeri de bunu destekleyen kurucu ideolojiler.
1400 yıllık korkunç bir birikimin içinde tarihselcilik dediğimiz zıpır birtakım usulleri Batıdan çalıp getiriyorlar koskoca 1400 yıllık mirası onunla okumaya çalışıyorlar. O usulün hıristiyanlığı ne hale getirdiğinin farkında değiller. Bizim karşılaştığımız trajedi bu bence.
Biz bilgi yeniden tasnif ederiz. Ama bilginin ontolojik temeli üzerine konuşamayız. Asıl olan, İslâm'ın ontolojisi üzerinden kurulandır.
433 öğeden 271 ile 280 arasındakiler gösteriliyor.