Sakın! Yaşıyoruz demesin bana kimse
merkebin dişinde ay ışığı
tavşanın karnında namus arayan
devlet eriğiyi bir iç kanun
bir baş vaiz sözlerini öpüp alnına koyan
ve sonra da ondan korkan
bu sabah ekmeğini süte doğradı
tunus çobanlarının şarkıları
ve ukrayna deniz kaplanları
hiç doymayacak iştah oyununda yine berabere kaldı.
Evet sakın yaşıyoruz demesin bana kimse
kayısı çekirdeğinden sert sözler
dolaşırken çiçek sepetlerinde
aşkın alaşım
saçların tutamsız
alınların yalvaçsız kaldığı
devlet kabuklu dilsiz paranoya
babilde kalmadı
ne bizansta ne pers dağlarında
her gün kan kazanıyor
her gök boşluğunda
her gün yer katmanlarında
Öyle seviyoruz ki onu henüz çiçekken kırıveriyoruz dalını
Suyu bulandırıyor taşlar atıyoruz yollara
Tozu dumana katıyoruz görünmesin diye o
Kuşlara tuzak kuruyoruz teneke çalıyoruz karanlıkta..
Ve sonra onu bir odaya kapatmışlar
Üstüne kilit bile vurmuşlar
Bir at sarkıtmışlar bir gokdelenden
Bir denizi bir resme sığdırmışlar
Bir fotoğrafın gözlerini silmişler bir albümden