Kısmet bu işler kitaplarını, Kısmet bu işler sözleri ve alıntılarını, Kısmet bu işler yazarlarını, Kısmet bu işler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Son zamanlarda okuduğum en keyifli kitaplardan biri. Yıllar önce yine bir İstiklal Akarsu kitabı okumuştum onu da beğendiğimi hatırlıyorum. Çerez misali es vermek için okunabilir. Beni güldürdü, tavsiye ederim.
İstiklal Akarsu gerçekten kalemini beğendiğim bir yazar. Diğer dört kitabını ikinci el olarak şans eseri denk gelip almıştım ve çok beğenmiştim hepsi çerezlik, komik anılarını anlattığı kısa hikayelerden oluşan kitaplar. Dili aşırı akıcı ve sade. Okurken gülmekten kendimi alamadığım çok fazla an oldu.
Kesinlikle tavsiye ederim.
İstiklal Akarsu'nun kitaplarının en sevdiğim yönü, sanki kuzenim bayram ziyaretine gelmiş de maceralarını anlatıyormuş gibi hissettirmesidir. "Kısmet Bu İşler" kitabı da diğerlerinden farklı değil. Okumaktan çok keyif aldım.
Kafa dağıtmak isteyen ve kaliteli mizah seven okurlara şiddetle tavsiye ediyorum.
Yılmaz Bey'in bile ağzı açık kalmıştı, çünkü hiç çalışmadığı yerden çıkmıştı toplantı. Normalde Sedat Bey'in "Bahçeye hortum alınacak, para verin çabuk," demesi, Yılmaz Bey'in de "Eskisinin nesi var?" deyip kendisini eski hortumla dövmesi lazımdı. Piknik olayı bir ilkti.
Angela Nine, seksen yaşında, yolda zor yürüyor gelmiş yarışa katılmış. Dayanamayıp yanına gidiyorum.
"Ninecim ver elini öpeyim."
"Al."
"Çok sağ ol ninecim, çok iyi geldi elini öpmek."
"Sen de mi yarısacaksin?"
"Evet ninem de sen hayırdır bu yaşta?"
"Ne varmis yasimda!"
"Yüz elli var mısın sen?"
"Ay manyak!"
"Şaka yaptım ninem, ver öteki elini de öpeyim."
"İstemez istemez."
"Geçecem seni, hiç şansın yok, boşuna zorlama kendini."
"Aaa delirmiş bu ayol."
Ağustos gelince isyan bayrağını çekip, "Ben artık çalışmak istemiyorum, sıkıldım adadan," dedim. Babam "İstersen seni bir güzel döveyim, sıkıntın geçer, rutin dışına çıkar eğlenirsin," dedi. Bu sıra dışı teklifi düşünmek için zaman istedim.
Sarhoş değildim, fakat tam ayık da sayılmazdım. Sarhoşluğa giden yoldaki ilk durağa yanaşmıştım. Bu durak enteresan bir duraktı. Gayet kendimdeydim. Olan biten her şeyin farkkndaydım. Algılarım açıktı. Sadece nereden geldiğini bilmediğim bir cesaret zerk olmuştu bedenime. Bu durak, cesaret durağıydı.
Yalnızlığın benim için tek getirisi fastfood'çulardaki "bir alana bir bedava" olan hamburger menülerini tek başıma yemem oluyordu ki onu da abartırsam bir süre sonra
önümde ufak bombe bir göbek beliriyor, bana arkadaş olup yalnızlığıma son veriyordu.
"...sevgili peşinden koşarken yorulacağıma, halı sahada top oynarken yorulurum daha iyi, hem belki biraz kilo veririm form tutarım, arada gol de atarım."
O dönem internet de daha yeni icat olmuş, onunla da oyalanamıyoruz. Misal salı günü bir sitenin adını yazıp enter'a basıyorsun anca cuma günü öğleden sonra açılıyor site.
Ah İstanbul, sırf bu martı, deniz ve adalar kombini için bile sevilmeye değersin. Belki taşın toprağın altın değil ama her türlü gideri olan bir şehirsin.