Âlimler, ümit ettiği bir şeyin gerçekleşmesi için taat olan bir şey adayan, örneğin "Allah hastamı iyileştirirse şu kadar sadaka vermek üzerime borç olsun" gibi sözler söyleyen kimsenin, adağını bağladığı şey hâsıl olduğu takdirde adağını yerine getirmesinin vâcip olduğu üzerinde icmâ etmişlerdir. Ancak Ebû Hanîfe şöyle demiştir: "Adağın yerine getirilmesi ancak cinsi şeriatın aslında vâcip olan şeylerle, örneğin oruçla kişinin boynuna borç olur. Bu şekilde olmayan adakların ise yerine getirilmesi vâcip değildir."
''Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirktir.'' Râsûlûllah sallallahu aleyhi ve sellem'e bunun ne olduğu sorulduğu zaman da "Riyâ" diye cevap vermiştir."
"Başkasına ancak Rasulullah'a itaati emrettiği zaman itaat edilir. O'na karşı gelmeyi ve şeriatine muhalefet etmeyi emrettiği zaman başkasının sözü dinlenmez ve ona itaat edilmez.
Dünyanın hâlleri üzerinde düşünen kimse yeryüzündeki salahın tamamının sebebinin Allah'ı birlemek, O'na ibâdet etmek, O'na ve Resûlü'ne boyun eğmek olduğunu; dünyadaki fitnenin, belânın, şerrin, kıtlığın, düşman tasallutunun ve diğer kötülüklerin tamamının sebebinin ise Rasulullah'a karşı gelmek, Allah'tan ve Resûlü'nden başkasına çağırmak olduğunu görür."
İbnu'l Kayyım (rahimehullah)
Kabirdekilere, türbedekilere ve tağutlara ibâdet etmek gibi büyük şirk olan amellere gelince, bunlar Allah'a karşı küfürdür ve İslâm dîninden çıkmaktır. Bu amellerle birlikte ne bir söz sahih olur ne bir amel.