Halbuki çok defa çirkin sözler ve fuzûlî konuşmalar, sahibini —nasibinden mahrum eder, aynı zamanda kalbindeki envâr-ı kudsiyeden çok şeyler kaybettirir
"O halde dini ilimlerin görünürde olan zâhir kısmı, amellerin dış cephesiyle, onların şekli hükümleriyle veya zâhiri güzelleştirmek ve bezemekle ilgilenir. İlm-i tasavvuf veya bâtınî olan dini ilimler ise, görünmeyen dünyamızın, yani iç yaşayışımızın ıslahı ve faziletlerle bezenmesiyle ilgilenir."
Söfiyyenin ihtiyar ettiği meşgalelerin hepsi, ancak kalbi ıslah ve aklı bir maksat etrafında toplamak içindir. Yoksa arzulanan matlub ve gaye değildir.
Bundan hâsıl olan netice şudur ki: Din ancak;
Rabb Sübhânehû ve Teâlâ’nın rızâsını kazanmak ve uhrevî felaha ulaşmak için bir gayret, bir cehttir. Madem ki zahir ve bâtın Allah (C.C.) ın san'at-ı bedîası olan şu kâinatın her zerresi, Rabbini, zuhur ve gizlilik gibi iki cihetten veya başka bir deyişle cismî yönden ve kalbî cihetten izhar etmektedir. O halde dînî ilimlerin görünürde olan zahir kısmı, amellerin dış cephesiyle, onların şeklî hükümleriyle veya
zahiri güzelleştirmek ve bezemekle ilgilenir. îlm-i Tasavvuf veya bâtını olan dînî ilimler ise, görünmeyen dünyamızın, yani iç yaşayışımızın ıslâhı ve faziletlerle bezenmesiyle ilgilenir.
Hiç şübhe yoktur ki amel ve ibadetlerimiz, her
ayıp ve eksiklikten beri olmadıkça, sıhhat ve güzellik bakımından yükseklere ulaşamaz, irtifa kazanamaz.