Postmodern bilim felsefesi ekonomi politik yaklaşımı
reddeder, sınıflar, sınıf farklılıkları ve sınıf mücadelesinin
yerine cinsiyet, ırk, etnisite ve cinsellik gibi tikel kimliklere ve bu kimliklerin tikel mücadelelerine vurgu yapar. Burada amaç bu insanların cinsel, ırksal ve etnik özgürlüklerinin geliştirilmesi değildir. Klasik
İngiliz siyaset geleneği olan ''böl ve yönet'' politikasının ifadesidir. Bu sayede insanların ortaklıkları değil farklılıkları vurgulanmaktadır. Böylelikle insanların ortak hareket edecekleri sınıfsal (ve ulusal) temeller ayaklarının altından çekilip alınmaktadır. Sermaye hiçbir zaman karşısında kural koyma gücüne sahip güçlü ve bağımsız devletler istemez. Bunun için güçlü devletler çeşitli şekillerde parçalanarak
güçsüzleştirilir ve emperyalist mali sermayenin düzenine
uymak zorunda bırakılır.
"toplumlarda üretilen zenginliklerin eşitsiz bölüşümü söz
konusudur.
Bölüşümdeki farklılıklar sınıfsal farklılıkların ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Böylece toplum ayrıcalıklı ve
zengin sınıflar ve yoksul sınıflar, egemenler ve egemenlik
altındakiler olmak üzere temelde karşıt sınıflardan oluşan
bir yapıya sahip olmuştur. Bu eşitsizliklerin ortaya çıkmasıyla birlikte egemen sınıfın egemenliğini sağlamak için
devlet ortaya çıkmıştır. "
"Çünkü medya varolan gerçeği olduğu gibi göstermez onu
yanlış bir şekilde sunarak varolan eşitsizlikleri ve iktidar
yapılarını doğallaştırır ve meşrulaştırır."
Büyük çoğunluk için basın özgürlüğü gazete okumak veya televizyon seyretmek ya da sinemaya gitmek anlamına gelir. Ama toplumun büyük bir çoğunluğu bir endüstri olarak gazeteyi, televizyonu ya da sinemayı kullanarak kendi fikirlerini sunamaz.