Terk edilmiş yaşarken yine de insanlar arasına karışma özlemini duyan insan,günün değişik saatlerinde havadaki ya da iş yaşamındaki değişiklikleri karşılayabilmek için bir insanın elinden güç almak isteyen insan, sokağa bakan bir pencere olmadan uzun süre yaşayamaz.
Kimseye kötülük etmedim,kimse de bana etmedi,ne var, kimse bana yardım etmek de istemiyor.Kimselerin başı sonu yok!Aslında tam böyle değil.Kimsenin bana yardım etmemesi kötü ama bu kimsesizlik de güzel...
Bir gün akşam saatleriydi,belki birinci akşam belki bininci,artık önemi kalmadı,düşüncelerimde büyük bir kargaşa vardı,kendi içinde daireler çiziyordu düşüncelerim.
Soğuktum ve kaskatıydım; bir köprüydüm, bir uçurumun üzerindeydim.Bir yakada ayakuçlarlım gömülüydü diğer yakada ellerim;dişlerimi çatlayıp dağılan çamurlu toprağa sımsıkı geçirmiştim.Elbisemin etekleri iki yanımda uçuşuyor..........
...Bir tek yolcu olsun yolunu yitirip bu yükseklere gelmiyordu,köprünün izine haritalarda rastlamak mümkün değildi.işte böyle uçurumun üzerinde uzanmış duruyordum;çaresizce bekliyordum.köprü bir kez kırılmasın,çöküp gitmedikçe bir daha kurtulamaz köprülükten.
Zavallı ruh, neden böyle şikayet ediyorsun? Neden yaşam evi etrafında dönüp duruyorsun? Zaten senin olan uzaklara bakmak yerine neden buraya gelip yabancı bir şeyi elde etmeye çalışıyorsun? Kalan tüm gücüyle direnmeye çabalayan yarı ölmüş bir serçeyi elde etmeye çalışacağına çatıdaki sapasağlam güvercini elde etmek daha iyi değil mi?
Kendimi bildim bileli içimde bir kuşku var ama sesini her zaman duyurmuyor, ara sıra kendini gösteriyor, hatta kendini unutturacak boşluklar bile bırakıyor.