“Sen beni hep çalıştır, ben de seni hep çalıştırayım, daima başkasını çalıştır. İşte, ticari bir ülkede İnsanın Tüm Görevi budur.”
Sanırım Küçük Dorrit’i Dickens daha önce okuduğum, Büyük Umutlar, İki Şehrin Hikayesi, Bir Noel Gecesi gibi eserlerinden farklı, dağınık bir düşünce yapısıyla yazmış ve çevirmenimiz de bu dağınık düşünce ve kurguyu toparlamadan ve çeviride azami eski türkçe kelimeler kullanarak, öylece çevirmiş. Kitabın ikinci yarısından sonra; olaylar, mekanlar, karakterler kafanızda oturuyor ve diline de alışınca daha akıcı bir okuma oluyor arkadaşlar.
Romanın başkahramanları olan, Küçük Dorrit, babasının ödeyemediği borcundan dolayı Borçlular Hapisanesinde doğup orada yaşamak zorunda kalmıştır. Naif, fedakar, azimli ve yoksul Küçük Dorrit ve yıllardır iş için Çin’de yaşayan, babasının ölümüyle İngiltere’ye annesinin yanına dönen Arthur Clennam’ın yolları ailelerinin yıllar evvelden gelen bir sırdan dolayı kesişir.
Dickens; dönemin İngiltere’sini kitapta; yoksulluk ve varsıllık olarak iki bölüme ayırmış ve tembellik, hırs, mevki, gösteriş merakı, özgürlük, fedakarlık, sevgi, statü, sınıfsal farklılıklar gibi konuları kendine has esprili, duygusal ve eleştirel tarzda incelikle işlemiş.
Canım Dickens’ın yazmış olduğu Küçük Dorrit eserini severek okudum tavsiye ederim.
Not: BBC nin 2008 yapımı şahane dizisini izlemeye başladım.
“Öğrenmek istediğiniz sürece her başarısızlık insana bir şey öğretir.”
“İddialı konuşmak, dünyanın yarısında kanıt yerine geçer.”
“Erken başla ve iyi yap.”