Zackarina çok zor bir soru düşünmeye başladı, şu
çokbilmiş kurdun cevaplayamayacağı bir soru bulmalıydı.
Uzay hakkında ya da... Ya da karınca yuvaları hakkında.
Ama ağzından bambaşka bir soru çıktı.
"Niçin, dedi, "niçin babam gazete okumak zorunda?"
Amaan! Çok basit bir soru," dedi Kumkurdu. "Çünkü
baban büyülenmiş, bunu bilmeyecek ne var?"
"Büyülenmiş mi?" dedi Zackarina.
"Evet ya da hipnotize olmuş" dedi Kumkurdu. "Yani
gözleri gazeteye yapışmış, gazetenin içindeki o küçük,
siyah harflere."
Zackarina bu cevaptan hiç hoşlanmadı. Bütün ömrünü
gözleri gazeteye yapışık bir babayla geçirmek istemiyordu.
"Telaşlanma, dedi Kumkurdu. "Ben babanı kurtarırım."
Zackarina daha fazla susamazdı artık.
"Ben tavuk falan değilim," dedi.
"Ben insanım."
Hayvan, istiridye kabuğu kadar beyaz ve keskin bin dişiyle güldü.
"Tam da dediğim gibi işte!" dedi. "Çok tuhaf bir hayvan."
"Gerçekte hiçbir şey son bulmaz" dedi Kumkurdu.
"Hiç de bile!" dedi Zackarina. "Elbette bulur."
Şekerlemeyi yuttu, ağzını kocaman açarak Kumkurdu'na
gösterdi. Boş.
"Şeker," dedi. "Her zaman biter."
"Ama yok olmaz," dedi Kumkurdu. "Yalnızca midene iner
ve orada başka bir şey olur."
"lyy!" diye yüzünü buruşturdu Zackarina.
"Ya, işte böyle," dedi Kumkurdu. "Evrendeki her şey
böyledir. Hiçbir şey yok olmaz, sadece başka bir şeye
dönüşü, tekrar tekrar.
-
Yemek hazır!" diye bağırdı ama Zackarina cevap vermedi. Yemek yemeye vakti yoktu. Düşünmesi gerekiyordu. Günlerdir düşünüyordu; hep aynı şeyi, o kadar büyük bir şeydi ki düşündüğü, neredeyse kafası çatlayacaktı.
Evreni düşünüyordu.