Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru

Muhsin Demirci

Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru Posts

You can find Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru books, Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru quotes and quotes, Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru authors, Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru reviews and reviews on 1000Kitap.
Kehf,18/11
"Bu konuda asıl dikkat çekilmesi gereken nokta, bağlantı fonksiyonunu etkisiz hale getirmek için âyette kulaklara değil, kulakların "üst" bölgesine vurulmasından bahsedilmiş olmasıdır. Zira kulakların üstünde, şakaklarda yer alan beyin bölgesi, işitmenin merkezidir. Kulaklar da birer ses alıcısıdır. Amaçları aldıkları sesleri beyne ulaştırmaktır. Çünkü beyin alınan seslere anlam kazandırır, o bakımdan asıl işiten kulak değil, beyindir. Beynin işitme merkezi de aynen ayette işaret edildiği gibi kulakların üst kısmındadır. İnsan uyusa da ses dalgalarının beyindeki işitme merkezine iletilme fonksiyonu kulaklar tarafından yerine getirilmeye devam etmektedir. Ancak beyindeki işitme merkezi etkisiz ve fonksiyonsuz hale getirildiğinde, işitme duyusu tamamen pasifleştirilir ve seslerin uyandırma etkisi giderilmiş olur. İşte âyetteki (fe darabnâ alâ âzānihim) ifadesi, duymamızı sağlayan asıl bölge olan işitme merkezinin, kulakların hemen üst kısmındaki bir noktada yer aldığını ve darp fiilinin bu nokta için söz konusu edilerek işitme ameliyesinin işlevsiz hale getirildiğini bize haber vermektedir. Bu da esasen Kur'ân'ın olağanüstü bir ayrıntısı ve üstün bir mû'cizesidir." 👂🏻🧠
Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru
Kur’an ve Tefsir Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru
Nazar
Elmalılı Hamdi Yazır’a göre öfkenin beden üzerinde nasıl bir tesiri varsa, aynı şekilde gözlerin de baktığı kişi üzerinde öyle bir etkisi vardır. Nitekim bazı nazarlar vardır ki insana elektrik gibi çarpar ve manyetize eder; kimi tutkun olur, kimi de aldığı etki ile kıskançlığından şiddetli bir öfkeye düşer, türlü türlü suikastlara, tuzaklara kalkışır. Böylece maddi ya da manevi olarak nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin hedefine ulaştığında buna göz isabet etmesi, göz değmesi ya da nazar denir.
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
Kur’an kapsadığı her şeyi bir gaye ve hikmet temeline dayandırmaktadır.
Sayfa 224Kitabı okudu
Allah Rasûlü câhiliye çölünde yalnız başına bir ağaç gibiydi. Bu ağaç meyve verebilir, hatta bir bahçe bile meydana getirebilirdi.
Sayfa 199Kitabı okudu
"Her kim akşam vakti Mü'min sûresinin başından üç ayet ve Âyete'l-Kürsi'yi okursa, bu âyetler sayesinde sabaha kadar korunur. Kim de onları sabahleyin okursa aynı şekilde söz konusu âyetler sayesinde akşama kadar korunur. (Tirmizi, Sevâbu'l-Kur'ân, 2)
Sayfa 192Kitabı okudu
..zafer ve büyümenin temelinde İslâm'ın özüne sarılma olgusu yatmaktadır.
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
"Ey kalpleri değiştiren, gönülleri evirip çeviren Rabbim! Halimi ve gönlümü güzelleştir." (Müsned, 182)
Allah Rasûlü'nün (ص) ifadesine göre günahından tevbe eden kimse de günahı olmayan kimse gibidir. (İbn Mâce, Zühd, 30)
Esasen bu pasajlarda Hz. Dâvûd üzerinden öncelikle Hz. Peygamber'e, ardından tüm devlet yöneticilerine hatta daha genel anlamda her Müslümana yönelik açık bir mesaj yer almaktadır. Şöyle ki: Sâd sûresinin burada yer verdiğimiz ilgili metninde 99 ile 1 koyunun mukayesesi yapılmakta ve 99 koyunu olan kişinin -üstelik kardeşi olan- diğer şahıstan tek koyununu istemek suretiyle gerçekleştirdiği zulüm ve mağduriyetten söz edilmektedir. Bu da bize gösteriyor ki, aslında âyette sözü edilen koyunlar, o toplumda yaşayan insanların ellerinde bulunan serveti, koyunlarla ilgili farklı rakamsal değerler kişilerin sahip olduklan mal, mülk ve servetin tek elde toplandığını ve idareci durumunda bulunan Hz. Dâvûd'un da servetin dağılımında üzerine düşen görevi yapmadığını ifade etmektedir. Yani bu duruma göre Hz. Dâvûd işin gereğini yerine getirmediği için yönettiği ülkede zenginle yoksul arasında muazzam bir uçurum meydana gelmişti. İşte böylece Yüce Allah bu olayı, Hz. Peygamber'e anlatmak suretiyle demek istemektedir ki: Ey Peygamber! Senin içinde yaşadığın bu toplumda da koyunları, develeri, bağları, bahçeleri olan zengin kişiler bulunmaktadır. Ancak onlar bununla yetinmek istemedikleri için elinde bir koyunu, devesi, bahçesi, evi olanı da zulüm yoluyla sahiplerinden almak, böylece servet tekeliyle onlara hükmetmek istemektedirler. Bu noktada senin yapman gereken âdil bir servet dağılımını gerçekleştirmek olmalıdır. Şayet bunu yapmazsan, o zaman hem görevini ihmal etmiş hem de Hz. Dâvûd gibi bizden af dilemek zorunda kalmış olursun.
Sayfa 164 - Beyan Yayınları
Bu hususla ilgili olarak öne sürülen bir başka yaklaşım tarzı da şöyledir: Allah'ın Arş'a istivâ etmesi, insanların anlaması için kullanılmış, O'nun bütün kâinâtın padişahıvolduğunu belirten sembolik bir ifadedir. İnsanlar, yöneticiyi padişah olarak düşünürler. Padişah tahta oturup, ülkesini yönetir. Allah da bütün kâinatın yaratıcısı ve yöneticisidir. Padişahın tahta oturması, her zaman gerçekten tahta oturduğu anlamına gelmeyip, yönetim yetkisini eline alması manasına da gelir. Nasıl padişah tahta oturup ülkesini yönetirse, kâinâtın hâkimi olan merhametli Allah da, tahtından kâinâtı yönetmektedir. Bu ifadeden, Allah'ın fiilen maddî bir tahta oturmuş olduğunu düşünmek doğru değildir. Bunun anlattığı mana Allah'ın, kâinâtın tek hâkimi, tek yöneticisi olduğudur. (Süleyman Ateş, Yüce Kur'ân'ın Çağdaş Tefsiri, V, 423).
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.