Kur’an’dan Gerçekler
Dilaver CebeciSözler ve Alıntılar
Isrâ suresinin 72 numaralı bu ayetinin meali şöyledir: "Bu dünyada kör olan âhirette de kördür ve daha şaşkındır." Bu körlük elbette, İlâhî kitap, Kur'ân'a ve dünya gerçeklerine göz yummak manasındadır.
Avrupa'nın ilimde ve teknikte dev adımlarla ileri gittiği, fakat Osmanlı'nın devamlı olarak toprak ve irtifa kaybettiği yılların acıları içinde yaşayan Âkif, bu hâli Müslümanlara yakıştıramamaktadır.
Âkif, bütün bunlara; İslâm'ı yanlış anlayan, çarpık bir
tevekkül idrakiyle çalışmayı ve düşünmeyi terk eden Müslümanların sebep olduğuna inanmaktadır ve bu inancında da haklıdır.
...... Dikkat edilirse gerek Hristiyanlar, gerekse Yahudiler üç İláhî dince de kutsal sayılan Kudüs'ü alıp, diğerlerinin aleyhine büyüme ve orayı kendilerine mahsus bir din merkezi yapma hevesinde olmuşlardır.
Kudüs, ancak Müslümanların ve bilhassa Türklerin idaresinde üç semavî dine açık bir belde olmuş ve ahalisi zulüm görmemiştir.
Vakit gelince yenebiliyosan yen de görelim kardeş:))
Dünyanın en tabii kanunu olan ölümü bile hazmedemez olduk. Birisi ağır bir hastalıktan kurtulmuşsa, keyfiyeti "Azrail'i yendi" tarzında küfür sözlerle ifade edecek kadar pervasızlaştık.
Adam haklı dağılın
Mehmed Âkif, Müslümanların pek çoğunun, din yerine bir takım hurafelere inandıkları ve İslâm'ı tam manasıyla tanıyamadıkları şeklindeki kanaatinde haksız sayılmamalıdır.
Akif, İslâm'ın bir dünya nizamı, insanın tâbii hayat tarzı ve her iki dünya için de kurtuluş vesilesi olduğuna inanıyordu. Bu iman; kelimenin lügat manasında olduğu gibi, içten, yürekten ve samimî idi. Bunu hiçbir yerde dili ile ikrar etmekten çekinmiyordu.
Kalplerden ve gönüllerden uhrevî heyecanlar, dinî endişeler ve inançlar çekilip gidince onların yerini "çağdaş" bir hurafecilik doldurdu. "Uğurlu/uğursuz günlerimiz", "uğurlu/uğursuz sayılarımız", "maskotlarımız" oldu.
Geleceğe ait plânlarımızı gazete köşelerindeki astroloji fallarına bakarak yapar olduk.