"Oluruna bakmak'' diye bir şey yoktur. Bizi idare-i maslahatla cehennemlik yapacak yerlere raptettiler. Cennet ümidi içinde Cehennem hazırlıkları yapıyoruz..
Ne zor şu çağda insan olmak. İnsan kalmamamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Yenilmiyoruz, yenilmemesine yenilmiyoruz da, hep bir tamam olamama hissi. Bilirsiniz işte. Her şey yarım. Raşit Ulaş'ın o dizeleri gibi bir zaman: "bir çağın çürük kokusunu duydum / genzim yandı." Burası dünya ve insan olmak artık bir seçim, yine şairin söylediği gibi, öyle uzun değil dünya dediğin.
"1 şehidimiz var" demekle;
"Babam şehit oldu" ,
"Kocam az önce şehit oldu" ,
"Evladım az önce şehit düştü" çığlıkları arasındaki farkı anlayabiliyor musun?
"Ben niye böyle biri oldum ya? Ben neden her şeye geç kalıyorum? Artık geç kalmak istemiyorum. Bir kez olsun ya... Bir kere de o giden geminin arkasından bakan adam olmasam... Bir kere de o gemiye bineyim. Bir kere ya... Çok mu şey istiyorum?"
🎥Leyla ile Mecnun
“Sürekli yanlış yapıyormuşum gibi hissediyorum. Ulan şu an acaba neyi yanlış yapıyorum demekten, o kadar yoruldum ki… Bunun nasıl kötü bir şey olduğunu sana anlatamam.”
🎥 Nuh Tepesi
Dünyaya bakmayı aşıp, dünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini de anlarız. Bakmakla yetinmenin gerçek ilerlemeye yani içteki aydınlanmaya engel teşkil ettiğini bir kavrayabilsek!
Bir müslüman ölümü trajik son olarak kavrıyorsa bu, yalnızca kendini büyük bir günahkâr kabul etmesiyle, tevbeye yer ayırmayan bir şüphe ile hayattan ayrılmasıyla açıklanabilir.
Kaybeden kazanıyor, doğru ama bu kazanç değerini Allah katında bulsun diye taleb edildiyse kazançtır. Müslüman oluşuyla takdir edilmeyi bir madalya gibi göğsünde taşıyarak aramızda dolaşmak isteyen kimsenin bizlere katkısı ne olabilir? Herkes kendine sormalı bu soruyu...