Büyüsü bozulan dünyada kayıplarımız en önemli olanlardan başladı. Önce güveni, ardından sükûneti kaybettik. Çeşitli belirsizliklerle ve kendimizle baş başa kaldık ya da kendimizle baş başa bırakıldık. Dışımızdan gelen talep veya tehditlerle nasıl baş edebileceğimizi az çok öğrenmiştik. Kaynağı “biz” olana karşı bir hazırlığımız yoktu, bunu fark eden “bizden” birilerinin de durmaya niyeti yoktu.Kendi istencimizi dayattığımız bu dünyada makbul olan, hayatı hazlarımıza indirgemekti. Artık “haz”larımızla baş etmek gibi bir sorunumuz vardı. Bauman’ın (2012: 83) tespitleriyle söylersek endüstri bizi cezp etme ve ayartma üretimine ayarlıydı. Bastırmanın yerini baştan çıkarma, kışkırtma ve gereksinim yaratma almıştı. Sonunda hazlarımız tüketime endekslendi. Artık tüketim kültüründe içkin olan haz, bugün düşüncelerimizi olduğu kadar; hayatımızı, sosyal ilişkilerimizi ve en önemlisi hayat içinde her zaman hazır bulmak istediğimiz bir eğlence endüstrisini şekillendirmektedir.