Kürt halkının kendi öz toprakları farklı ülkeler tarafından ilhak edilmiştir. Kürt halkı bölünmüş olarak bulunduğu tüm ülkelerde baskı altındadır. Dili, kültürü yasaklanmıştır. Yüzyılı aşan bir süre boyunca asimilasyona tabi tutulmuş, ulusal haklan için her ayağa kalkışında katliamlara uğramıştır.
Bu tarihsel gelişim içinde, ekonomik, siyasi, askeri plandaki tüm gelişmeler Kürt halkına rağmen olmuştur. Kürt halkının İradesi çiğnenmiş, yok sayılmıştır.
85 yıl önce Anadolu emperyalistler tarafından işgal edildiğinde Kürtler ve Türkler birlikte direndiler. Kurtuluş Savaşı'nın önderliğini yapan Kemalistler, Kürtler'i emperyalizme karşı ittifakın vazgeçilmez bir parçası olarak gördü. Bu dönem, zorunluluktan veya pragmatizmden kaynaklansa da, sonuçta Kürt
gerçeğinin kabul edildiği bir dönemdir. Bunun sonucudur ki, oluşturulan ilk Millet Meclisi'nde Kürt halkının temsilcileri de, kendi ulusal kimlikleriyle yeralmışlar, meclis kürsüsünde kendi dilleriyle konuşmuşlardır. İlk mecliste "Kürdistan mebusu" olarak anılan 72 Kürt milletvekili bulunmaktadır.
Aradan birkaç yıl geçtikten sonra ise, mecliste 72 milletvekiliyle temsil edilen Kürt halkı yok sayılmaya başlanır. Çünkü, 1923'de imzalanan Lozan Anlaşması'nda Kürdistan üçe bölünmüş ve Kürt halkının değişik parçaları, Türkiye, İran, Irak sınırları içinde kalmıştır. Lozan Anlaşması'ndan sonra artık meclisin "Türk ulusunun temsilcisi" olduğu söylenmeye başlanmıştır.
Kürt halkından sözetmek, onun dilini konuşmak, artık yasaklar, "suç" oluşturan fiiller arasına girmiştir. İnkara, kapsamlı bir asimilasyon politikası eşlik edecektir. İnkar ve asimilasyon karşısında Kürt halkı ayağa kalktı. İsyanlar patlak verdi birbiri ardına. Onbinlerle kırıldı Kürtler. O zamanlarda emperyalizmin şu veya bu parçadaki Kürtler'i kullanmanın dışında hiçbir kaygısı yoktu. Bugün de yok.