Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kürtler

Hasan Cemal

En Eski Kürtler Sözleri ve Alıntıları

En Eski Kürtler sözleri ve alıntılarını, en eski Kürtler kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Harabelerin arasında geçerken içim yanıyor. insanlara hayatı sevdirmek için bu kadar acı çekmek şart mı? Yaşamın tadı da acı çekmeden çıkarılamaz mı Yaşamak için ille de acı acı çekmenin lazım gelmediğini elbette öğrenecek insanoğlu. Dini,mezhebi, milliyeti etnik kökeni farklı diye insanların birbirlerini öldürmeyecekleri günler gelecek.Birbirlerini boğazlayarak,birbirlerini tüketerek bir yere varılmayacağı gerçeği günün birinde herkesin kafasına dank edecek. Düşman üreten ''öteki'' kavramından, ''biz ve onlar'' ayrımından kurtulacağız günün birinde. Düşmanlık kültürü yok olacak! Tahammül ederek,düşüncelere, inançlara saygı göstererek barış içinde yaşamanın en güzel şey olduğu anlaşılacak herkes tarafından. Çekilen acılar ders olacak,bütün insanlık olgunlaşacak, uygarlık çizgisine çekilecek
Sayfa 44 - doğan kitapçılık
Konuşanı çok ama düşüneni az bir Türkiye de yaşıyoruz. Konuşan Türkiye ama''düşünen Türkiye'' değil! Torna tezgahında çıkmış gibi ''tek tip'' düşünenin ağır bastığı bir Türkiye bu. Farklı düşüneni, Aykırı düşüneni sevmeyen bir Türkiye bu. Herkesin ''devlet gibi''düşünmesini isteyen bir Türkiye bu. Herkesin ''kendisi gibi'' düşünmesini isteyen insanların yaşadığı bir Türkiye bu.Farklılıktan korkan, farklılığın renk ve yaratıcılık olduğundan habersiz bir Türkiye'de yaşıyoruz hala.Düşüncenin karşısına düşünceyle değil küfürle,sopayla,cezayla çıkılıyor bu ülke de hala.
Sayfa 275 - doğan kitapçılık
Reklam
Zilli kurt
Aklıma yaşar Kemal'in ''zilli Kurt'u'' geld,Üç dört yıl önce ki bir yazımda kısaca yazmıştım. Söyle anlatır zilli kurdu: ''Zilli Kurt'' adı şuradan geliyor; kurtlar Anadolu da bir koyun damına girdiler mi, bir tanesini yemez,hepsinin boğazını sıkar.kurdun ağzının değdiği koyun yaşamaz. Bir gece de bütün bir köyün koyununu yok edebilir. Kurt çeker gider... Köylüler atlara binip kurdun ardından giderler, silahsız, köpeklerle.Köpekler öldürmesin diye, Köpeklerin boyunlarındaki tohtları çıkarırlar. Kurdu yakaladıktan sonra fiske vurmazlar. Boğazına sağlam bir kirişle zil takarlar.Kurt ne koyuna yaklaşabilir, ne köye...Acından ölür. işte bunu yaşamımla birleştirdim.Çok iş yaptım ben otuz kırk kadar... Adana'da zilli kurt oldum, sosyalistlikten dolayı. Türkiye dünyanın en ağır faşizmini yaşadı. Herkes sanıyor ki iki parti oldu. demokrasi geldi ... Benim '' zilli kurt'ta anlatacağım. Hükümete aykırı düşüncede olanların çektikleri... Tam zilli kurt yaşamıydı.O işe giriyorum, on gün sonra polis geliyor, çıkarılıyorum. Öteki işe giriyorum, jandarma geliyor, çıkarılıyorum. Birde insanları öyle şartlıyorlar ki...En korkuncu da beni o , beni işe almaya korkuyor herkes... bana düşüncelerimden dolayı çok çektirdiler. düşüncelerimden dolayı zilli kurt oldum.
Sayfa 386 - doğan kitapçılık
Özal'ın Güneydoğu raporu
Raporun “Çözüm için öneriler” ara başlığını taşıyan bölümündeyse özetle şunlar var: “(1) Terörle mücadele edilirken, aynı zamanda ülke içi ve dışından bilim adamlarının da iştirakiyle bazı derinlemesine çalışmalar yapılması yararlı olacaktır. (2) Terörle mücadele ediyoruz derken, halkın ciddi şekilde rahatsız edildiği, hırpalandığı, hatta
Sayfa 189 - Doğan(epub)Kitabı okudu
Özal, Kürtlerle arasında gönül bağı kurmayı nasıl becerdi? O değil miydi, 8. maddeli Terörle Mücadele Yasası’nın altında imzası olan? “Sansür ve Sürgün Kararnamesi”ni çıkartan? Olağanüstü hal” onun başbakanlığında başlamadı mı? Köy ve mezralardan “göç” olayının mimarı da kendisi değil mi? Evet öyleydi. Peki o zaman bu “gönül bağı” nasıl oluştu? Belki de işin püf noktası... Özal, Güneydoğu’da sorun çözülmeden ekonomiyi de, demokrasiyi de düze çıkarmanın uzak ihtimal olduğunu görmüştü. Çözüm birçok faktörün yanı sıra bir de Kürt insanını kazanmaktan, Türk ile Kürt’ün kardeşliğini sağlam kazığa bağlamaktan geçiyordu. Özal bu niyetinin içtenlikli olduğunu bölge insanına gösterdi, daha doğru deyişle hissettirdi. Bunun için siyasal cesaret sergiledi. Kürt sözcüğünü ilk kez açıkça ifade eden başbakan oldu. Liberal bir tavır takındı. Güneydoğu ve Kürt sorunuyla ilgili olarak –federasyon dahil– her şeyin serbestçe tartışılması gerektiğini belirtmekten kaçınmadı.
Sayfa 239 - Doğan (epub)Kitabı okudu
“1987’de sıkıyönetim kalktı bölgede. Yerine ‘olağanüstü hal’ kuruldu. Bu bir geçiş dönemine, karışıklık doğmasına yol açtı. Askerle sivil arasında yer yer rahatsızlıklara, anlaşmazlıklara neden oldu. Asker, ‘Biz bitirmiştik, sivil geldi, işler çatallaşıyor’ demeye başladı. Özal, ‘üç buçuk eşkıya’ sözüyle sorunu küçümsüyordu. Ucundan tuttuğu izlenimini veriyordu. Sonra Saddam Kuveyt’i işgal etti. Körfez Savaşı patladı. Güneydoğu’da işsizlik daha beter büyüdü. PKK’ya gün doğdu. Özal’ın tavırlarının da etkisiyle devlet kendi içinde ikircikli oldu. Kimi sert, kimi yumuşak gitme yanlısıydı. Yine Özal’ın da katkısıyla bir Kürt goygoyculuğu başladı. Demirel ile İnönü koalisyon kurup ‘Kürt realitesi’ dediler. Kafalar daha beter karıştı. HEP, SHP’nin içinde Parlamento’ya girdi. PKK bölgede istediği zaman esnafa kepenk kapattırıyordu. Birçok yerde gece sokağa çıkarttırmıyordu. Aynı anda on değişik yerde karakol basar hale geldi. Sınır karakolları boşaltıldı. Hatta ‘Silahlı Kuvvetler kaybetti!’ havası yayılmaya başladı. İş felakete gidiyordu. 1991 ile 1993 arasında bu görüldü. 1993 yılı baharında Özal öldü. Çiller başbakan oldu. Asker işi tam anlamıyla eline aldı. Bundan sonrasının adı ‘topyekûn savaş’ diye konabilirdi.” Üst düzeyde bir istihbarat yetkilisinin deyişiyle: “Başbakan Çiller, elleri serbest bıraktı!”
Sayfa 245 - Doğan(epub) üst düzey bir istibahrat yetkilisinin ağzından GüneydoğuKitabı okudu
Reklam
Renkler de yasaklanabilir mi?.. Bu ülke Türkiye olunca, ne yazık ki böylesi sorular akla gelebiliyor. Çünkü bu ülkede yalnız düşüncelerin değil, bazen renklerin de yasaklandığına tanık oldum. 1982 yılı ekim ayı Türkiye, 12 Eylül askerî yönetimini yaşıyor. Cumhuriyet gazetesinin genel yayın müdürüyüm. Askerî yönetimin anayasası için halkoylamasının hazırlıkları sürüyor. Ben farkında değilim. Oy pusulalarının renkleri belirlenmiş. Kabul oyları beyaz, ret oyları mavi renk. Bu arada askerî yönetim, “hayır”ın değil propagandasını, “telkini”ni bile yasaklamış. Sıkıyönetim Komutanlığı’ndan telefon üstüne telefon alıyoruz, “Yasağa uyulmazsa, gazeteyi kapatırız!” diye. İşte o günlerde, özellikle karikatürcü arkadaşlarımızın, İsmail Gülgeç’in, Behiç Ak’ın muhalefet damarları kabarmış, mavi renge takmış durumdalar. Ha bire mavi rengin erdemini, güzelliğini yazıp çiziyorlar. “Hayır”ın propagandası yasaklanmıştı ama renge de yasak gelecek değildi ya, anlaşılan mantık buydu. Ama yanıldılar! Bir gün telefonum çaldı. 1. Ordu Karargâhı’nın bulunduğu Selimiye Kışlası’nın santralındaki astsubay her zamanki gibi adımı sorduktan sonra, “Komutanımı irtibatlıyorum” dedi. Ve kurmay başkanı olan tümgeneral, o bildik boğuk sesiyle konuştu: “Özellikle Cumhuriyet’i uzun zamandır izliyoruz. Anayasa konusunda artık en küçük bir ima, telkin, telmih yoluyla dahi olsa en ufak bir şey istemiyoruz. Yoksa derhal kapatacağız.” Bir an durdu: “Bir de mavi konusu var” diye devam etti komutan, “Sizde kimdi o, birileri var, hep mavi mavi diye çiziyorlar. Bundan sonra mavi de olmayacak. Anlaşıldı mı?”
Sayfa 260 - Doğan(epub)Kitabı okudu
1994’ün kasım ayında Güneydoğu’nun fotoğrafı... Mardin’in içinden geçiyorum sabah vakti erken. Hafif puslu bir hava. Bir cami, bir kilise... Beyaz üstüne kırmızı yazılmış: “Cafe Mon Amour!” Kimin aklına gelmiş? Hangi özlemin ifadesi? Hemen yanı başında bir afiş: “İslam Fıkıh Ansiklopedisi.” Böyle bir ülke işte!
Sayfa 396 - Doğan(epub)Kitabı okudu
“PKK biter ama Kürt sorunu bitmez! Çünkü Kürt milliyetçiliği çok olmuş şişeden çıkalı. Aşılamayacak sorun değil. Bu ülkede, üniter devlet çerçevesinde demokrasi ve insan haklarının gereğini yaparak herkes, hepimiz kardeşçe, barış içinde yaşayabiliriz. Bunun önkoşullarından biriyse, Güneydoğu’da olan biteni serinkanlı ve hamaset yapmadan serbestçe tartışabilmeyi öğrenmektir.”
Sayfa 405 - Doğan(epub)Kitabı okudu
İnsanlıktan daha üstün “değerler” olabilir miydi ki?..
Sayfa 429 - Doğan(epub)Kitabı okudu
Reklam
Gerçek kimsenin tekelinde olamaz. Gerçek tek değil bin yüzlüdür çünkü. Gerçeği tekeline aldığını sananlar, kendi doğrusundan arada bir de olsa kuşku duymayanların dünyasında barış ve huzur olmaz. Karşısındakine tahammül edemeyen, “İlle de ben haklıyım” diyenlerle bir yere varılamaz. Böylesi toplumların konuşanı belki çok, ama düşüneni fazla olmaz. Onun için düşüncelerimizi “savaş sloganı” haline getirmekten sakınalım. Kendi düşüncelerimizi ille de çok önemsemeyelim. Arada bir onlardan kuşku duyalım. Karşı sese kulak vermenin erdemini düşünelim. Çünkü Türkiye topraklarında her kökenden, her inançtan, her renk ve dilden insanlar bir arada yaşadılar, yaşamaya devam edecekler.
Sayfa 441 - Doğan(epub)Kitabı okudu
503 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.