Ben, ülkenin hem doğusunda hem de batısında yaşayıp her iki halkı da yakından tanıma fırsatı bulmuş biri olarak, insanlarımızın çoğunun barış ve birlikten yana olduğu kanaatindeyim. Nitekim otuz yıl süren kanlı çatışmalara rağmen iki halk da sağduyusunu yitirmedi, ne camiler ayrıldı, ne okullar, ne de mahkemeler... Halen bir Kürt çocuğu dağa çıkıyorsa, on Kürt çocuğu askere gitmekte dir. Bir Türk ırkçı söylemlerle Kürtleri asimde etmeye çalıyorsa, on Türk yakın tarihteki devlet politikalarının hatalı olduğunu kabullenip barışeli uzatmaktadır.
Serbest bırakmadan önce çocuklardan birine ciddi bir tavır takınarak sordum: “Seni Kızıltepe Cezaevi ’ ne mi göndereyim, Mardin Cezaevi ’ ne mi?” Böyle bir soruyu batı illerinde yaşayan 10 yaşındaki herhangi bir çocuğa sorsanız, saatlerce ağladığına şahit olursunuz. Bu çocuk ise şöyle cevap verdi:
“Kızıltepe Cezaevi ’ ne gönderirsen iyi olur. Çünkü Mardin ’ e gönderirsen annemler ziyarete gelemez. ”
Sait, programa devam etmek üzere masadan kalkarken bana şöyle dedi: “Savcı bey, elin Avrupalısı hayvana saygı duymayı öğrendi, biz daha insana saygı duymayı öğrenemedik/”
"Diyelim ki bu ülke bölündü ve bugün itibariyle hayatta olan Türk ve Kürtlerin arasına yeni bir sınır çekildi. Peki, ondan sonra eşsiz Türkçesiyle destanlaşmış şiirlere imza atan Diyarbakırlı Ahmed Arif, hangimizin şairi olacak? Filmleriyle Kürt yörelerinin kültürünü hepimize benimseten Şener Şen, hangi ülkenin aktörü olacak? Laz Temel'in fıkraları,hangi halkı güldürecek? Biliyor musunuz, bu topraklarda yaşayan kaç Türk annenin Kürt gelini, kaç Kürt babanın Türk damadı var? Hangi Türk Diyarbakır'dan, hangi Kürt İstanbul'dan vazgeçecek? Türkiye'nin bölünmesi,her iki halk için de 'bir yanını başka ülkede bırakıp eksik yaşamak' demek..."
Bundan bir iki sene evvel koca bir umut yeşermişti. Akan kanı durduran, gözyaşlarını dindiren koca bir umut...
Şuan ise tam bir kaos hakim yaşamımıza, anaların ağlamadığı, kanın akmadığı bir gün geçmiyor. Herkesin içindeki kin ve nefret gittikçe büyüyor. Dedelerimi, ninelerimizi bitiren bu savaş,bu kısır döngü bugün bizi bitiriyor ve artık bir dur demezsek çocuklarımız hatta torunlarımız bu kardeş kavgasına kurban gidecek.
Biliyorum önyargılarımız çok kuvvetli, kendimize yediremediğimiz, kabullenmek istemediğimiz çok şey var ama inanın bunların hiçbiri yitip giden canlardan daha önemli değil bunu elbette anlayacağız.
Bunun geç olmaması için, önyargılardan bir nebze de olsa kurtulmak için,bazı şeyleri artık farketmek için bu kitabı, devletin savcısı ( hepimizden daha çok bu işin içinde olan biri) tarafından yazılan bu eseri mutlaka okuyun ve okutun kardeşlerim.
Haydi barışalım artık!