Gezegende, kendisine tesadüfen yer bulan taşların şimdi yerlerinde ne kadar güzel durduklarını düşünürüz, kendimizin karar vermediği durdukları yerleri doğru bulup beğenmemiz, Tanrı'nin adaletinin bir göstergesidir. insanlar ve onun kadim yolcuları siz lavutlar da, bu topraklara en saf halinizle geldiğinizde bu cennet diyarı sizlerden oldukça hoşnut ve bağrında yaşattığı herkese olduğu gibi sizlere de yeteri kadar adildi. Tanrı, işte bu adalet anlayışı içinde yaşama sırasını sizlere vermişti, dünya ise håla sessiz ve huzurluydu, hålå acı ve kederden uzaktı. Ancak bu böyle devam etmedi…
Dünyaya biçilen ömrün kısalığı, nihayetinde an gelip de insan ömrünün de kısalığını kaçınılmaz hatırlatınca, o ömrün sahipleri günahkârlıklarını fark etme erdemine nail oldular; ve gençliklerinde erteledikleri o telaş su yüzüne çıktı: Yaşadıkları dünyayı, hiç olmazsa kalan ömürlerinde iyilikle taçlandıracak, barıştan yana görünecek ve bu sayede affedilmeyi dileyeceklerdi.
Kıymetli okur; insanın ruhsal ve fiziki iç dünyasına yolculuk eden ve orada asla olmayacak işlerin anlatımıyla dolu bu kitapta, gerçeklik kaygısını bertaraf edecek bir çabam da olmadı. Çocukluğumda kendime sorduğum, ‘İnsanların içinde de yaşadığımız dünyanın bir benzeri var mı dır?’ sorusunu, günün birinde fantastik bir kurguyla anlatabileceğimi söyleselerdi, bu bana epey bir karmaşık ve zor gelirdi. İyi ki fantastik edebiyat var ve ondan aldığım yetkiyle, -gerçeklik kaygısı gütmeden gülünç denecek düşüncelerimi bu eserle bir cisme büründürdüm.
Okura saygıyla.