Atatürk ve Atatürkçüler ,dinin değil din bezirganlarinin , vicdan özgürlüğünün değil, başkalarının vicdan özgürlüğünü tanımayan, vicdan ve inancı tekellerine almak isteyen saldırganların karşısındadır.
Laikliğe karşı propagandaya, şeriat propagandasına müsaade etmek Türkiye'nin geleceğinin yok edilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin intihar etmesini benimsemektir.
Öğrenci, memur ya da asker olan herhangi bir kişinin, dini inancına dayanarak şu ya da bu kılığı reddetmesi , ya da şu veya bu kılığı görevli ve yetkililere dikte etmesi, söz konusu olamaz.
ATATÜRK,Türkiye Cumhurlyeti'nin benimsediği laikliğin en önemli bir ayırıcı niteliğinin, "din kurallarının hiçbir biçimde ve hiçbir koşul altında devlet düzenine müdahale edememesi" olduğunu vurgulamak gereğini duymuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş ve uygar bir devlet olarak kalabilmesinin, hatta bağımsızlığını ve varlığını koruyabilmesinin temelini ve güvencesini oluşturan laiklik ilkesinin yok olmasını, bir başka deyişle "toplumumuzun ve devletimizin, 1400 yıl önceki koşullara göre öngörülmüş kurallar çerçevesi ve cenderesi içinde
yöneltilerek çağ dışılığa mahkum edilmesi sonucuna ulaştıracak şeriat düzeninin gelmesini" gerçekleştirecek ÖRGÜTLÜ çabalara asla izin verilmez.