Okuduğum ilk İvo Andriç kitabı. Büyük keyif aldım. Kitapta,Osmanlı döneminde İstanbul’da meşhur bir cezaevinde her dinden ve milletten, kimi suçlu, kimi suçsuz insanların ortak atmosferi ile birkaçının hikayesi, bir rahibin ağzından anlatılıyor. Kitabın ilk yarısında bir “İhsan Oktay Anar Kitabı” okur gibi hissettim kendimi. Özellikle Karagöz lakaplı Cezaevi müdürü ile ilgili çizilen portre bana İhsan Oktay Anarı anımsattı.
Kitap çok iyi bir kurgu yakalamış. Buna rağmen çok kısa tutulmuş. Yazarın ölümünden sonra basılmış olması, belki de yarım kalmış bir roman olabileceği fikrini uyandırdı bende.
“Ardından oldukça farklı bir tonda, "Bir devleti ve yönetimi tanımak ve istikbalinin ne olduğunu bilmek istersen o ülkede kaç tane namuslu, masum insanın hapiste olduğuna ve kaç suçlu ve kötünün serbest dolaştığına bakman yeterli” diye fısıldadı. "En iyi gösterge budur.” Yalnızca bu alıntı bile kitabın aynı zamanda bir düzen eleştirisi olduğuna kanıt bence.
Azeri bir Sovyet şairi olarak anılan Süleyman Rüstem’in bir şiiri gibi alıntıdaki güncel eleştiri. Şiir aynı zamanda Grup Özgürlük Türküsü’nün tek albümünde de bestelenmiş, Zülfü Beyhan tarafından seslendirilmiş.
Harda alnı açıq insan görseniz,
Harda üreklerde üsyan görseniz.
Harda mektebden çox zindan görseniz,
Bilin o yerliyem oralıyam men...