Spoiler;
"Gelelim asıl önemli soruya. Bulunduğu yerin geçmişteki hâlini fotoğraflayan bir kameranın sorununun farkındasın değil mi?”
“Ne demek istiyorsun?”
“Basitçe şöyle anlatayım: bizim şu anda bulunduğumuz yer iki bin yıl önceki yerle aynı değil. Gezegen hareket ediyor. Zamanda yolculukla ilgili teorik problemlerden biri de, tam da şu anda durduğumuz yere ve yüz sene geriye gittiğinde kendini büyük olasılıkla uzayda bulacak olman. Diyelim inanılmaz şanslısın ve gezegen yörüngede tam olarak aynı yerde. O zaman bile dünya döndüğü için yeryüzünde -ya da yeraltında veya havada metrelerce yukarıda- başka bir yere gidersin."
Tobias elleri arkasında bağlı bir hâlde bize katıldı. “Ne acayip şey, Stephen,” dedi bana. Başıyla kapıdaki silahlı güvenlik görevlisini işaret etti. “Kudüs’ün İbranice ismi barış anlamına geliyor. Bu şehir insanların sükünet bulacakları burası gibi küçük adacıklarla dolu. Her biri çoğu ülkenin varoluşundan bile uzun süredir insanların en içten ibadetlerine sahne olmuş. Yine de burası her daim şiddetle burun buruna ve bu da tuhaf bir çelişki gibi geliyor bana.”
Söylesene,beni deli olarak görüyorsun da bir işte dikiş tutturamayan,karısını aldatan,öfkesine hâkim olamayan,bir adama ne diyorsun?Onu akıl sağlığı yerinde biri olarak mı görüyorsun?