Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı Ulviyye

Mahmud Cemaleddin El - Hulvî

Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı Ulviyye Gönderileri

Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı Ulviyye kitaplarını, Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı Ulviyye sözleri ve alıntılarını, Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı Ulviyye yazarlarını, Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı Ulviyye yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu cihânı fenâdan umma vefâ, Lâzım oldu tedârik-i ukbâ Hazrete kalmadı bize kalmaz, Âkil olan bekâsını ummaz
Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı Ulviyye
Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı Ulviyye
Bu cihân-ı fenâdan umma vefâ, Lâzım oldu tedârik-i ukbâ Hazrete kalmadı bize kalmaz, Âkil olan bekâsını ummaz.
Reklam
616 syf.
·
Puan vermedi
Kitapta tarihsel sıralama ile bazı Allah dostlarının(KS) hayat, menkıbe ve kerametlerine yer verilmiş. Birkaç meşhur olan zat dışında çoğu pek bilinmeyen evliyalar. Önce kişi kısaca kimdir, lakabı nedir, tarikata nasıl girmiş, kimden el almış bahseder, ardından menkıbe ve kerametleri yer alır. Sonra da vefat tarihi, vefatında kimlerin devlet başkanı olduğu, yerine kimleri bıraktığı bilgileri var. Kısaca bahsedildiği için birçok Allah dostunu tanıtmış oluyor kitap.( Çoğu yerde bu zatlar insansa biz neyiz diye sordum kendime) Yazar 16.yy da yaşamış. Kitap Kuşeyri Risalesine çok benziyor fakat Kuşeyri Risalesi çok daha kapsamlı ve tasavvufla ilgili hemen herşeyi barındırıyor. Yazar divan şairi olduğu için her anlatılan zat için birkaç beyit yazmış, bunlar da oldukça başarılı şiirler.
Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı Ulviyye
Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemeât-ı UlviyyeMahmud Cemaleddin El - Hulvî · Semerkand Yayınları · 20138 okunma
Şeyh Ahî Mîrem el-Halvetî (k.s) şöyle buyurdu: “Bir domuz otlarken, otlağın köklerini söküp atarak, otlağı berbat eder. Koyun ise otlağın taze sürgünlerini yer, otlağın biçilmiş gibi daha gür çıkmasına vesile olur. Bu yüzden koyunun eti hoştur, yiyen kişiyi kâmil kılar. Domuzu ise kalender tabiatlı, şaraba düşkün bir millet olan hristiyanlar kebap edip yerler.”
Rivayete göre Ebû Âmir (k.s), zahiri ilimlerle uğraşmakta iken, bir gece son derece acayip bir rüya gördü, rüyasını tabir edecek bir kişi aradı. Dostları ona Şeyh Mümşâd ed-Dîneverî’yi (k.s) salık verdiler. Ebû Âmir (k.s), şeyhin huzuruna çıkıp ona rüyasını şöyle anlattı: - Rüyamda bütün âlemi büyük bir ateşin sardığını ve bu büyük ateşin alevlerinin meydana getirdiği hararetin her yöne süratle yayılmakta olduğunu gördüm. Halk sağa sola kaçışıyor, alevler can havliyle kaçışanları kovalayıp, içine alıp helâk ediyordu. O civarda, her yerden görünebilen yüksek bir dağ vardı. Ben halkla birlikte kaçmakta iken, gözüm o dağa ilişti. Yaşlı bir zat, o dağa sırtını vermiş, üzerine doğru gelen ateşleri ve alevleri nefesiyle geri püskürtüyordu. Ben de hemen koşup can havliyle kendimi onun ayaklarının dibine atarak ateşten kurtulmayı istedim. Bu halle, bütün bedenimi ter basmış bir şekilde korkudan titreyerek uyandım” dedi. Mümşâd ed-Dîneverî (k.s), - Ateş, şehvanî istekler ve nefsanî dileklerdir. Bundan kaçıp kurtulanlar, Allah (celle celaluhu) dostları olan evliya taifesidir. Bu nimet sana da nasip olmuş, eğer dilersen sen de tarikat ehlinden olursun. Rüyandaki koruyucu yüksek dağ, kâmil şeyhin varlığıdır. O ihtiyar ise cesedin esrarının sana keşfolmasıdır, diyerek rüyasını tabir etti. Ebû Âmir (k.s), hemen o anda şeyhe intisapla, sayısız mücâhede ve halvetlerden sonra inâbe almış, irşadla görevlendirilmiştir. Neşve ve cezbesi galip, hali ve takvası kuvvetli bir şeyhti.
Hz. Ebu Bekir (r.a.):
Doğruluk seninle olsun. Doğruluk seni ölüme dahi götürse, doğruluk bir emanettir ve yalan bir hıyanettir.
Sayfa 36 - Semerkand YayınlarıKitabı okudu