“Ne zaman bunalsam ve olmak istemediğim bir yerde bulunsam nefesimin bana yetmediğini hissederim. Sanki birileri tüm tamahkârlığıyla, soluduğum havayı içine çekmiş gibi gelir bana.”
Nereye kadar var olacağım? Yok olana kadar... Yani var olmak beni yok olmaya götüren usta bir tuzaktan başka bir sey değil. Öyleyse nedir bu var olma çabası, hayatta kalma sevdası?
“Demek ki acı ile hafıza aynı yolun yolcusuydu. Bize en çok acı verenleri unutmamamızın nedeni buydu; ya hafızamızdan vazgeçip bizi sadece tek tip güdük bir mutluluğun içine hapseden bir yaşam seçecektik ya da ona sarılıp acılarımızın çeşnilendirdiği bir geleceğe doğru pupa yelken ilerleyecektik özgürce.”
“Anne, bütün sevgililerimi ben öldürdüm.
Zehrimle hayatlarını söndürdüm.
Zehrim kanımdı, ölümleri kaçınılmazdı.
Anne, hayat henüz başlamıştı.
Her şeyi paramparça ederek gittim.
Kalbimi parçalayan herkesi sildim.
Anne, benim için ağlama...
Benim için ağlam...
Benim için ağla...
Ağla...”
“Vicdanın ağacıydı erguvan ağacı. Efsaneye göre, Yahuda, ihanetinden sonra kendini bu ağaca asmıştı. Utancıdan kızaran beyaz çiçekler, rengini mora, pembeye dönüştürmüştü.”