İşte anlatamadığım, istediğimce dile getiremediğim o şeyler düğümleniyor şimdi boğazıma, dünyanın birçok ikliminde, görünürdeki onca güzelliğe, olabilirliğe karşın ne denli çok şeyin yürümediğini, yürüyemediğini bir kez daha ayrımsar gibi oluyorum.
Kendi adıma bir anlatamayış, bir burukluk, zamanla çok farklı bir şekilde algılayacağım bir terk edilmişlik, senin adınaysa neden bilmem, bir küçük umut kırıntısı ya da yalnızca bir olasılık kalmıştı yanı başımda.
Kimi meseleleri yeterince anlayamadığımı ve böyle bir paylaşmayı kabullenebilmekle kendi duvarımı, tüm görünüşlerime ve çabalarıma karşın aşamadığımı söylemiştin. Bir sevgili için duyulabilecek o umarsız özlemi ben de biliyordum oysa.
Gitmek istemiyorum. Zaten her çok kalabalık yer gibi orayı da bir türlü sevememiş, bu kentte sevdiğim, gerçek anlamda sevdiğim o çok ender yerlerin yanına koyamamış, yalnızlığımıza, gizliliğimize bir türlü yerleştirememiştim, biliyorsun.
Elinizden geldiğince kendinizden, yaşadığınız bu anlardan geçmeye çalışırsınız. Kim çalabilir öyle zamanlarda kapınızı ? Hangi ayrıntı, hangi acının kıvrımları sizlerde beklenmedik bir hatırayı canlandırabilir ?
Ama bildiğiniz gibi, her insanla dilediğiniz zamanda, dilediğiniz iletişimi kuramıyorsunuz; kimi insanlar, dostlar, sevgililer ya da eski anılar sizlere başkaldırıyor. Umarsızlığınızı kabullenmekten başka hiçbir şey yapamıyorsunuz o zaman da.
Bir seyir defteri tutucusuyum ben, kimi çıkmazlara müdahalede bulunamam, olsa olsa bir hikâyeyi yaşarım kendi küçük dünyamda. Böyle olunca da sevmeye hani bir yerde mecbur gibi olurum kimi buruk ezgileri, kimi insanlarda, kimi olasılıklarla yaşamalara. Kimi buruk ezgileri, kimi insanlarda, kimi olasılıklarla yaşamalara mecbur olmak, evet. İsteyenler, elde kalanlarla bir şekilde de olsa yetinebilenler ya da sürekli yenilenebilecek bir yolculuğu düşlemeyenler için, yeterince açıklayıcı bir cümle olabilirdi bu.