O yalnızca kendi kendine yaşamayı seçiyor, insanları mesafeli uzaklıklarında kabul ediyordu. Bu sayede bildiği, inandığı kendi hayatını yaşaması daha kolay oluyordu.
Diğerleri çok mu mutluydular sanki? Etraflarında bir yığın insanla kuruyorlardı hayatlarını. Hep aynı muhabbetlerin içinde zamanlarını tüketiyorlardı. Mecbur oldukları insanların kucağına gömülmüş nefes bile alamıyor, sürekli bundan yakınıyorlardı. En yakınları en büyük işkencecileri oluyordu. Ağzını burnunu tıkayıp onu havasız bırakıyorlardı. O bunlardan kaçmıştı. Birilerinin hayatını yönetmesine, onu kendi yaşamlarının içine çekmesine müsade etmek istememişti.
Önünde sonunda bir dokunsan bin ah işiteceğin insanlarla doluyordu dünya. Her şeyden yakınan, korkuları yüzünden kendilerini yeniliklere ve maceraya kapayan sıradan insanların yaşadıkları sıradan hayatlardı.