*Bedene ilişkin (ben) der ki: “Hiç umut yoktur, bari kendini düşün.”
*Düşünceye ilişkin (ben) onu destekler ama bir kuşku katarak: “Umut gözükmüyor ama yine de geçmişi biraz karıştırmalı...”
*Gönüle ilişkin (ben) gülümser; “en umutsuz anda bile bir umut vardır...”
*Ruha ilişkin (ben) onun bu arı gönüllülüğüne bir muhteva kazandırmaya girişir: “İnsanın umutlu ya da umutsuzlukla ne işi vardır? O ödevini yapar...”
Sayfa 41