MAVİ GÖĞE TÜRKÜ
KOCADAYI—Kontak, kalas kaymasi, oksijensuzluk… Mavi göğe ulaşan baca çok dik… Bir kangal ip, baret, ocak lambasi,sezilmiş üç vardiya gün işimasi. Kolay değil küreleyip kazmasi, islak karanlukta saat saymasi. Birkaç vagon doldursan da ürettiğin kömürle, hiçbir zaman yetti denmez çarkları döndürmeğe… Yarum ekmek, hoşlanarak yeduğun biraz helva, Bunlar düşer hep payuna… Anani, babani ya da yavukluni düşünsan göçük, su baskuni, grizu derken birkaç kalastur tepene inen…
DÜŞLER VE GERÇEKLER
SEZGİN- Örneğin: Şuraya, ağaçlar altına bir çay ocağı, ağaç kütüğünden masa, tabureler; al sana misler gibi çay bahçesi… Böyle yerlerde soluklanmaya, efendi efendi oturup bir bardak çay içmeye herkesin gereksinmesi var. Hele saatlerce yeraltında çalışıp yaprakların türküsünü, göğün enginliğini özleyenin daha çok var Sonra hafiften bir saz sesi… Yukarki, aşağıdaki mahalledekiler de gelirler çay içmeye kadınlı, erkekli… İşte uygarlık, uygarlaşma budur.
AA KÖMÜRLEŞEN KUMSALDA
TÜRKÜ SÖYLEYENLER VAR
ÖZDAL-(Alaylı) Pek bilincinde değiliz, ama burada öncüler tarihini yeniden yapıyoruz sanırım… Madene hucüm , verimli yeni topraklara ulaşma , altın, elmas arayıcılarının öyküsü bir kez daha yaşanıyor karaelmas artıklarının denize akıtıldığı yerde. Bakın şuraya:Tıpkı filmlerdeki gibi…Gördüğünüz şu çapul çupul kılıklı yüzleri kirden, kömürden kararmış kadın ve erkekler , çevrelerinde anlaşılamamış , gerçek değerlerini bulamamış sıradan kişiler gibi görünebilirler size…(Çığırtkan rolü yapıyormuşçasına bağırarak) Oysa onlar en küçük ola-nakları bile değerlendirerek yeni üretim yolları bulanların, dünyanın çehresini değiştirenlerin aydınlıklarını taşıyorlar yüreklerinde… Seslendirilmemiş türküler var dudaklarının ucunda…