Ferdinand isimli bir ressam, savaş sırasında askerliğe alınmamak için ülkesinden kaçıyor. Bir süre sonra kaçtığı ülkede askerliğe elverişliliğin tespit edilmesi için tekrar konsolosluğa davet ediliyor. Ve bu şekilde karakterin iç çatışmasını okumaya başlıyoruz. İlk okumaya başladığımda ‘neden vatani görevden kaçmak istiyor ki’ gibi düşüncelerle okumuştum fakat kitap ilerledikçe asıl meseleyi anladım. Amaç kaçmak değil, savaş karşıtı olduğu için savaşmayı bırakmaktı. Kendinden biri olmasa da birini öldürmekten çekinmek, birilerinin hayatını bitirmekten korkmaktı. Stefan Zweig savaş karşıtı düşüncelerini bu kitapla gerçekten çok iyi dile getirmiş. Bununla beraber Ferdinand’ın iç dünyasındaki çatışmalar da çok güzeldi. Kendisinin yürekten istediği şey mi olacak yoksa bir makinenin lafıyla özgürlüğünden mi vazgeçecek? Öyle ki okumaya başlarken düşündüğüm şey de bir makineleşmeydi aslında. Savaşı bitirmek için mücadele etmek varken, barış için uğraşmak varken direkt herkes savaşa mecbur ediliyor ve bu itiraz edilmesi gereken bir şey değil de olması gereken bir şeymiş gibi böyle düşündüm. Çünkü böyle empoze edilmiş. Gerçekten kötü bir durum. Velhasıl kelam kısa sürede güzel bir etki bırakan ve bunu yaparken de insanın ufkunu açan mükemmel bir kitap. Gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
Keyifli okumalar!