Mecburiyet
Stefan zweig
Ferdinand eşiyle birlikte ülkesinde çıkan savaştan İsviçre'ye sığınmıştır.Savaşa katılmamak için devletten saklanır,hayatını ressamlık yaparak idame ettirir. Monoton hayatı birgün eve gelen bir mektupla,askere çağrıldığını öğrenmesiyle değişir.O andan itibaren sakin ve huzur içinde süren hayatının yerini korkuları, endişeleri,uykusuz geceleri alır.Bilinçaltında sürekli gelgitler yaşar.Oysa savaşa katılmayı bir gram dahi istemezken korkuları ve cesaretsizliği bu isteksizliğini dile getirmeye izin vermez Ferdinand'ın karakterinin tam aksine hayat arkadaşı,sevgili eşi ise;cesur, kararlı, dimdik bir karakterdir.Her konuda eşini destekler,ona arka çıkar,yanında olur fakat bu konuda yanıldığını söyleyerek karşısında olur.Köle olması için değil özgür olması özgürce yaşayabilmesi ve özgür kalabilmesi için ikna çabalarına girer.Mecburiyet ile yaptığın her şeyin bir esirlik hali olduğunu insanın özgürlüğünden asla ödün vermemesi gerektiğini savunur.Ferdinand ise eşinin bunca çabasına olumlu bir cevap vermek yerine korkularına yenik düşerek cepheye gitmeye karar verir.Yazar,bu sürece kadar iki insanın korkularını,isteklerini, özgürlük adına verdikleri çabayı betimleyici şekilde bizlere aktarır.İnsani duyguların sürekli bir savaş hâlinde olduğu, yoğun duyguların ve baskının yanlış kararlara sebep olduğu vurgulanır.Psikolojik tahlillerin yapıldığı eser sonlara doğru okuyucuyu, karakterlerin bilinçaltına çekmesiyle ve olağan dışı şekilde son bulan hikayesiyle Zweig eseri olduğunu ortaya koyar.
Kitaptan Alıntı
…ve hiçbir şeyin birine bağlı olmak kadar insanı hayata bağlamadığını hissetti.
