Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Meçhul Kuvvetlere Kurban

Selim Nüzhet Gerçek

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Henüz meçhul kuvvetler vardır. Dikkat ediyorsunuz ya... Doğaüstü demiyorum, meçhul diyorum. Eski asırlarda bu meçhul kuvvetlerden yararlanılırmış. Nitekim biz de bugün elektrik, radyum gibi kuvvetlerden yararlanıyoruz. Pasteur'den evvel kimse mikropların genel hayat üzerindeki etkilerini tahmin edememişti. Röntgen ışınları da böyle değil midir? Bunların keşiflerinden elli sene evvel mümkün olabileceklerini kim farz ve tahmin edebilirdi? Eski zamanlara ait yapılan incelemeler bizi doğal bir şekilde bu meçhul kuvvetlere yaklaştırır. Onlarla temasta bulunmamız ihtimali de vardır. Mesela ölüleri defnederken tabutlara radyum koymak âdet olsa aradan asırlar geçtikten sonra o tabutları açanlar niteliklerinin unutulduğunu farz edebileceğimiz bu maddenin kurbanı olabilirler. Ve elbette bu hadise, doğaüstü bir kuvvete dayandırılır. İnanmayanlar da reddeder bir vaziyet alırlar fakat hadiseyi inkâr edemezler. Eski Mısırlılar mumyalanan bir cesedin ruhunun sonra bir ikinci defa hayat bulduğunu kabul ettikleri için aynı şeklin ölümsüzlüğünü sağlamak amacıyla ölenin bir tasvirini beraber gömmeyi âdet edinmişlerdi. İşte bunun için bu tür mumyaların yanında bu maksada hizmet eder diye konulmuş küçük küçük heykeller bulunur.
Sayfa 24 - 1. Baskı: Eylül 2021 - Koç Üniversitesi Yayınları
Aradan çok zaman geçmeden okurlar şu satırları okudular: "Bu esrarengiz cinayet fevkalade olarak hâlâ zihinleri meşgul etmeye devam ediyor. 'Meçhul kuvvetler' sözü herkesin dilinde dolaşıp duruyor. Şehrimizde müracaat edilecek bir kuvvet kalmadığı gibi bu işi kabul etmek isteyen bir meraklı da yok sanıyorduk. Halbuki İhsan Avni Bey isminde bir kişiden bahsolunduğunu işittik. Bu kişi bu gibi meseller hakkında merakı sebebiyle birçok araştırmada bulunmuş ve Fransızcadan Sfenksin Bakışları adlı bir kitap bile tercüme etmiş. Kısacası bu gibi meselelerin çözülmesinde bilgi sahibiymiş. Kendisi bazı özel toplantılarda, mantıklı ve makul yollarla akıllara hayret verici birçok şeyin sebebini açıklar ve ispat edermiş. Hakkında kısa bir fikir vermek için eserinden bazı parçaları buraya alıntılayalım: İnanmak sevmek gibidir. İnanmak ve sevmek için ayrıca sebep aranmaz. Bazı insanlarda ise doğaüstü ve akıllara durgunluk veren şeylere inanmaya yaradılıştan gelen bir eğilim vardır. Çoğunluk ise akıl ve mantığa sığmayacak şeylere karşı büyük bir kayıtsızlık hisseder. Küçükken alınan terbiyenin herhalde bu ruh halinin devam etmesinde büyük bir etkisi vardır. Düşünme kabiliyeti gurura benzer. Kolaylıkla baş eğmek istemez. Onun için kabul edilemeyecek olayların da kabul edilebilecek bir şekle sokulmasına çalışır.
Sayfa 44 - 1. Baskı: Eylül 2021 - Koç Üniversitesi Yayınları
Reklam
Bildiğiniz gibi bazen en umulmadık bir şeyden, en önemsiz ve en ufak ayrıntıya ait bir meseleden büyük büyük gerçekleri öğrenmek mümkündür.
Sayfa 66 - 1. Baskı: Eylül 2021 - Koç Üniversitesi Yayınları
Ahmet Nebil'i herkes tanır. O her şeye inandığı halde hiçbir şeye inanır gibi görünmek istemez, daima karşısındakine itiraz eder, yalnız çıkarını düşünür, bencil, bununla beraber hoşsohbet bir adamdır. Kendisinin bir hafiye olduğu rivayet edilirse de bunu destekleyecek hiçbir hadise duyulmamıştır. O falancanın adamıdır gibi, ismiyle beraber bağlı olduğu bir nüfuz sahibinin ismi anılmaz. Kısacası sazı sözü için aranır.
Sayfa 20 - 1. Baskı: Eylül 2021 - Koç Üniversitesi Yayınları
Bâtıni bir kuvvetin etkisinde bu olayın gerçekleşip gerçekleşemeyeceği konusuna gelince Agâh Paşa'nın özellikle o gece Ahmet Nebil Bey ile aynı konu üzerine yaptığı tartışmanın da ispat edeceği gibi buna bir derece inandığı, fakat fazla inanmanın biraz safdillik olacağına kanaati herkesçe biliniyordu. Agâh Paşa kendisine bu münasebetle sorulan bir soruya cevaben Batı matematikçilerinden birinin pek meşhur olan sözlerini hatırlatıyordu: "Matematiğin sınırlarına dâhil olmayan meseleler için imkânsızlıktan bahsetmek tedbirsizlik olur."
Sayfa 36 - 1. Baskı: Eylül 2021 - Koç Üniversitesi Yayınları
"TEFRİKA DİZİSİ" HAKKINDA
Osmanlı Türk toplumunda roman 19. yy.'ın sonlarında ortaya çıkmıştır, ancak Avrupa'daki öncüllerinden farklı olarak Osmanlı Türk romanları çoğu kez gazete ve dergi gibi süreli yayınlarda basılmış, türün yaygınlaşması ve benimsenmesinde tefrika biçimi önemli rol oynamıştır. Aslına bakılırsa Ahmet Mithat, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Halit Ziya Uşaklıgil ile başlayan romanları tefrika olarak yayımlama geleneği Halide Edip Adivar, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile devam eder; Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa -ya da Server Bedii mi demeliydik-, Suat Derviş, Orhan Kemal ve Yaşar Kemal de romanlarını tefrika olarak yayımlarlar ve bu gelenek, burada adını saymadığımız pek çok yazar tarafından 1980'li yıllara kadar sürdürülür. Bu dizi işte bu geleneğin içinde yer alan, ancak şimdiye kadar adları duyulmamış roman ve romancıları veya bilinen yazarların bilinmeyen romanlarını günümüz okurlarıyla buluşturmayı hedefliyor.
Sayfa 5 - 1. Baskı: Eylül 2021 - Koç Üniversitesi Yayınları
Reklam
Bir alışkanlığın bağımlısı olmayanlar bağımlılığın ne demek olduğunu bilmezler. Genellikle yaygın olanlar belli: Sigara ve kahve tiryakiliği gibi... Rakı ve esrar da bu türden fakat biraz daha şiddetli birer bağımlılıktır. Ahmet Nebil gibi bazıları da afyon, daha doğrusu morfin kullanırlar. Morfin son derece güçlü bir alışkanlık sayıldığından buna alışanlar alışkanlıkları ölçüsünde bu maddeyi vücutlarına şırınga etmezlerse âdeta yaşamazlar. Morfin bağımlılığı diğerleri gibi de değildir. Birdenbire terk edilemez. Yavaş yavaş miktarı azaltmak ister, aksi takdirde ölüm kaçınılmazdır.
Sayfa 28 - 1. Baskı: Eylül 2021 - Koç Üniversitesi Yayınları
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.