Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kur'anı Tasavvufun Esasları

Medaricu's Salikin 1. Cilt

İbni Kayyim El Cevziyye

Medaricu's Salikin 1. Cilt Gönderileri

Medaricu's Salikin 1. Cilt kitaplarını, Medaricu's Salikin 1. Cilt sözleri ve alıntılarını, Medaricu's Salikin 1. Cilt yazarlarını, Medaricu's Salikin 1. Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kim rüyasının doğru olmasını isterse, doğru olmaya baksın, helâl yesin, Allah'ın emir ve yasaklarına dikkat etsin. Kıbleye doğru ve abdestli olarak yatsın. Gözleri kapanıncaya kadar Allah'ı zikretsin. O zaman rüyası tekzib edilemeyecek derecede olur. En doğru rüyalar seher vakitlerinde görülen rüyalardır. Seher vakti ilâhi vahyin indirildiği vakittir. Seher vakti rahmet ve mağfiretin indiği, şeytanların durulduğu vakittir. Sâdık rüyanın aksi gece yarısı görülen, şeytanların ve şeytandai ruhların intişar ettiği vakitlerde görülen rüyadır. Ubâde b. Sâmit söyle der: "Mü'minin rüyası rabbinin uykuda kendisiyle konuşmasıdır."
Nebilerden başkalarının rüyalarına gelince bunlar sarih olan vahye vurulur, vahye uyarsa ne alâ, uymazsa bu rüya ile amel edilmez.
Reklam
Sahabe devrinde ashâb güçlü bir imana sahip oldukları için keramete ihtiyaçları olmamış ve keramet zuhur etmemiştir. Sahabeden sonraki devirlerde insanların imanları zayıfladığı için keramete ihtiyaç duyulmuştur. Şüphesiz Ahmed a Hanbel de bu manaya işaret eder. Ubâde b. Sâmit der ki: "Mü'minin rüyası Rabbinin kuluyla uykusunda konuşmasıdır. Nebi (s.a.v.) de "Nübüvvetten sadece mübaşerât (müjdeler) kaldı. buyurdu. Kendisine "mübaşerât nedir?" diye sorulunca, "Mü'minin gördüğü veya kendisine gösterilen sadık rüyadır" buyurdu. Müslümanların rüyası birleşince o rüya tekzib edilmez. Nebi (s.a.v.) Kadir gecesini, rüyalarında ramazanın son on gecesinde gördükleri zaman ashabına söyle demişti: "Ben sizin rüyalarınızın Ramazan'ın son on günüde.ittifak ettigibi görüyorum. Öyleyse sizden kim Kadir gecesini ararsa ramazanın on gününde araştırsın."
Rüya: Vahiy başlangıcıdır. Rüyanın doğruluğu rüyayı görenin doğruluğuna bağlıdır. Sözce en doğru olan insan, rüyasında en doğru olandır. Bu sadık rüya Nebi (s.a.v.)'nin de buyurduğu gibi vahiy zamanı gelinceye kadar doğru çıkmaya devam eder. Nübüvvet nurunun ve tesirlerinin azaldığı zamanlarda, mü'minlere vahye mukabil rüya verilmiştir. Nübüvvet nurunun güçlü oldugu zamanlarda onun nurunun yayılması ve güçlenmesi ümmeti rüyadan müstağni kılar. Bunun bir örneğı sahâbe asrından sonra ortaya çıkan kerametlerdir.
Sıddıkların rüyası kırk altı yaşından sonra başlar. Genelde mü'minlerin sadık rüyaları ise yetmiş yaşından sonra vakidir. Doğrusunu Allah bilir.
Nitekim Tirmizinin Câmiinde Ahmed'den gelen hadiste Peygamber (s.a.v.) söyle buyurmuştur: "Allah Tealâ sirât-ı müstakimi şöyle temsil eder. Sıratın iki yani surla çevrilidir. Bu surların açık duran kapıları vardır. Kapıların üzerinde geniş perdeler mevcuttur ve sırâtn bir başında bir de üzerinde durup insanları sırâta çağıran davetçiler bulunur. İşte bu Sırât-ı Müstakim islâm'dır. Surlar Allah'ın hududu; açık duran kapılar da Allah'ın haramlarıdır. Allah`ın hallerinden birini çiğneyen, o perdeyi kaldırmış (yani Sırât-ı Müstakimden çıkmış) olur. Yolun başında duran davetçi Allah'ın Kitabı'dır. Yolun üstünde duran davetçi de Allah'ın müminlerin kalbindeki ögütçüsüdür."
Reklam
İbn Teymiyye şöyle devam eder: "Birçok hayalperest ve câhilin, Kalbim Rabbimden bana bunu ilhâm ediyor" dediği şeye gelince; kalbinin ona bir şeyler söylemiş olması doğrudur, fakat kimden? Şeytanından mı yoksa Rabbinden mi? Kalbim bana Rabbimden böyle ilhâm etti? derse, kendisine ilhâm edip etmediğini bilmediği birine söz isnâd etmiş olur ki bu da yalandır. Bu ümmetin muhaddesi asla böyle söylemez, hiçbir zaman böyle bir şeyi ağzna almaz. Süphesiz Allah.Ömeri, bunu söylemekten korumuştur. Bilakis, bir gün kâtibi "Bu, mü'minlerin emiri Ömer b. Hattâb'a Allah'ın gösterdiği (öğrettiği) şeydir" diye yazar. Ömer de "Hayır, onu sil; bu Ömer b. Hattâb'ın gördüğü şeydir. Eger o doğruysa Allah'tandır, yanhş ise Ömer'dendir. Allah ve Allah'ın Resûlü ondan beridir, uzaktır diye yaz" der. Ömer 'kelâl' konusunda (miras hukukuyla ilgili bir kavramdır), "Bu konuda kendi görüşümü söylüyorum; eğer doğruysa Allah'tan, sayet yanlış olursa benden ve şeytandandır." demiştir. Resâlullah (s.a.v.)'ın şehâdeti ile muhaddes olanın sözü böyledir. Oysa sen ittihâdinin, hulâlinin, şatahatlar söyleyen ibâhinin semâ yapanların açıkça, Rabbim kalbime böyle ilhâm etti dediğini görürsün. Şimdi, bu iki sözü söyleyenlerin hâllerine, sözlerine bak, her birinin hakkını ver ve hileli olanla hâlis olanı bir tutma!
İbn Teymiyye "Sıddık, muhaddesten daha kâmildir. Çünkü sıddıklığın kemâli; mana bağlılığı ile ilhâm, içe doğma, kesf gibi şeylerden müstağnidir. Çünkü sıddık bütün kalbini, sırrını, içini ve dışını Resâlüne teslim etmiştir. Bununla o diğer seylerden müstağnidir" der. Ona göre muhaddes, kendisine ilhâm edileni Resâlullah'ın getirdiğine arz eder. Eğer Rasûlullah'ın getirdiğine uyarsa kabul eder. Uymuyorsa reddeder. Böylece anlaşılıyor ki sıddıklık derecesi tahdis derecesinin üstündedir.
Seyhü'l-islâm Takıyyüddin ibn Teymiyye'nin şöyle dediğini işittim: "Bizden önceki ümmetlerde kendisine ilhâm verilenlerin varlığı kesindir. Böyle kimselerin bu ümmette bulunması, bu ümmetlerin en faziletlisi olmakla beraber, şart edatına bağlanmıştır. Çünkü bizden önceki ümmetlerin onlara ihtiyacı vardır. Bu ümmet ise nebilerinin ve risâletinin kemâlinden dolayı onlardan müstağnîdir. Allah Teâlâ bu ümmeti Nebi (s.a.v.)`den sonra keşf, ilhâm, muhaddes ve rüya sahibi kimselere muhtaç kalmadı. Şart edatıyla yapılan bu bağlantı üimmetin kemâli ve müstağnî oluşundandır, noksan oluşundan değil."
İlâhlık Sıfatları: Bunlar teşbîhten, temsilden, ayıp ve noksanlıklardan münezzeh olan kemâl sıfatlarıdır. Bundan dolayı Allah Teâlâ güzel isimlerini bu büyük isme izâfe etmektedir: "Güzel isimler Allah'dır" (A'râf, 180)
68 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.