Mesel Kitabı - Nuhbetü'l Emsal

Diyarbekirli Mehmed Said Paşa

Mesel Kitabı - Nuhbetü'l Emsal Hakkında

Mesel Kitabı - Nuhbetü'l Emsal konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
0/10
0 Kişi
1
Okunma
Beğeni
638
Görüntülenme

Hakkında

Arap dilinin eşsiz derinlik ve güzelliğini en veciz bir surette tekrar ortaya koyan meseller, ihtiva ettiği insânî tecrübeleri dil ve edebiyatın potasında eriterek adeta bir “hamûle-i edebiyye” vücuda getirmeye muvaffak olmuştur. Ehemmiyet ve tesiri hangi derecede olursa olsun mesellerin her an ve zeminde, eyyâm tedâvül ettiği müddetçe ferden ferdâ bizlere söyleyeceği bir şeyler hep olmuştur, bundan böyle de olacaktır. Başta Meydânî (v. 1124), Ebû Hilâl el-Askerî (v. 1005) ve Zemahşerî (v. 1144) olmak üzere onlarca Arap dil ve edebiyat bilgini Arapça meselleri derlemiş, bunlara şerh ve izahlar getirerek hem bir mesel edebiyatı teşekkülüne zemin hazırlamışlar hem de Arap dilinin inceliklerini bu vesileyle muhafaza etme azim ve hamiyyetini göstermişlerdir. Elinizdeki Nuhbetü’l-Emsâl adlı bu eser Diyarbekirli Said Paşa’nın (v. 1891), Meydânî’nin Mecma’u’l-Emsâl’inden seçtiği 330 adet Arapça meseli Türkçeye tercüme etmesiyle meydana gelmiştir. Nesirdeki kudreti müsellem son dönem Osmanlı devlet adamı ve edîblerinden Said Paşa, ele aldığı her meselin şerh ve izahını verirken takip ettiği yol ve üslup bakımından tercümesine adeta bir telif hüviyeti kazandırmıştır. Said Paşa’nın Mesel Kitabı adıyla kısmen sadeleştirilerek yayına hazırlanan Nuhbetü’l-Emsâl adlı eseri, bir dil ve edebiyat hazinesi olmasının yanı sıra tarihî ve folklorik unsurların da iç içe geçtiği bir kültür kavşağı olarak kârîlerinin im’ân-ı nazarlarına takdim edilmiştir.
Derleyen:
Uğur Boran
Uğur Boran
Tahmini Okuma Süresi: 11 sa. 54 dk.Sayfa Sayısı: 420Basım Tarihi: Mayıs 2017Yayınevi: Büyüyenay Yayınları
ISBN: 9786059268929Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

Diyarbekirli Mehmed Said Paşa
Diyarbekirli Mehmed Said PaşaYazar · 4 kitap
Asıl adı Mehmed Said’dir. Diyarbakır’da doğdu; birçok şair ve devlet adamı yetiştirmiş olan köklü bir aileye mensuptur. Şair, münşî ve hattat Süleyman Nazif Efendi’nin (ö. 1832) oğlu, şair İbrâhim Cehdî Efendi’nin (ö. 1789) torunu, Süleyman Nazif ile Faik Âli Ozansoy’un babasıdır. Henüz çok küçükken babasını kaybetti ve sıkıntılar içinde tahsilini tamamladıktan sonra 1849’da Diyarbekir Tahrirat Kalemi’nde memurluğa başladı. Ardından sırasıyla Vilâyet Tahrirat başkâtipliğine, mektupçu muavinliğine, vilâyet mektupçuluğuna tayin edildi. 1872’de “mülkiye paşalığı” unvanı olan mîrimîranlık rütbesiyle Ma‘mûretülazîz, iki yıl sonra da Maraş mutasarrıflığına getirildi. Ayrıca Muş, Siirt ve Mardin mutasarrıflıklarında bulundu. Üçüncü defa tayin edildiği Mardin mutasarrıflığı sırasında vefat etti. Kabri Mardin’dedir. İdareci olarak dürüstlüğüyle tanınmış, görevlerindeki başarısı dolayısıyla kırk yıl kadar uzun bir süre Diyarbekir eyaletinin önde gelen bir yöneticisi olmuştur. Bu sebeple Dicle Üniversitesi ve Atatürk Kültür Merkezi iş birliğiyle Diyarbakır’da 26-27 Mart 2015 tarihinde Said Paşa ve Süleyman Nazif Sempozyumu düzenlenmiştir. Resmî görevleri dışında tarih, edebiyat ve matematikle uğraşan Said Paşa’nın mürettep divançesinde hakîmane manzumeler dikkati çekmekte, dinî muhtevalı şiirleri ise tevhid, münâcât ve mi‘râciyyelerden meydana gelmektedir. Yaşadığı dönemde edebî temayüllerle yakından ilgilenmiş, belâgata dair olan Mîzânü’l-edeb’inde divan şiirinin bazı taraflarını eleştirmiş, hatta bu eleştirilerinde delil olarak divan edebiyatının Fuzûlî, Nâbî, Nef‘î ve Nedîm gibi meşhur şairlerinden örnekler de vermiştir. Ali Emîrî Efendi, onun hakîmane üslûpla kaleme aldığı manzumelerini takdir ederken Fâik Reşad kendisini vasat bir şair olarak kabul eder ve şiirle fazla meşgul olmadığını, nesrinin nazmına göre daha kuvvetli sayıldığını, bu sebeple kendisine şairden çok münşî denmesinin daha uygun olacağını belirtmiştir. Esasen Mîzânü’l-edeb’in hâtimesinde, Osmanlı ülkesinde şiir yazanların çokluğuna karşılık nesirle uğraşanların azlığı dolayısıyla nesirle meşgul olmayı tercih ettiğini söyler. Çeşitli antolojilere de alınan, “Müstakîm ol Hazret-i Allah utandırmaz seni” mısraıyla biten muhammesi meşhurdur.