Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mevlana'nın Tasavvufi Görüşleri

Osman Nuri Küçük

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bir kimse, başka biri hakkında iyi şeyler söyler ve düşünürse, o hayır ve iyilik esasen kendisinindir.
Allah nerede?
Mevlâna, birinin "Yer, gök, arş ve kürsî olmadan önee Allah nerdeydi?" diye sorması üzerine de şöyle karşılık verir: "Bu soru ta baştan bozuk. Çünkü Allah, zamanla ve mekanla kayıtlı olmayan varlığa derler. Sense bunlardan önce nerdeydi diye soruyorsun. Hallerin ve düşün­ celerin bile yerleri yokken, düşünceleri yaratanın yerinin olduğu nasıl dü­ şünülebilir? Düşünceyi yaratan elbette düşünceden daha latiftir. Meselâ; bir ev yapan mimar, elbette evden daha latiftir. Çünkü o mimar, bunun gibi veya bundan başka yüzlerce ve binlerce birbirine benzemeyen evler ve plan­ lar yapabilir. İşte bunun için o binadan daha değerli ve latiftir. Ancak o letafet, duygu âlemine giren bir ev kurmadıkça, bir iş yapmadıkça görün­ mez. Bu yüzden bir ev kurmalı, bir iş yapmalı ki letafet yüzünü göstersin. Bu nefesin, kışın görünür, yazın görünmez. Bu, yazın nefesinin yok olduğu anlamına gelmez. Bunun gibi senin sıfatların, senin anlamların da latiftir, bir iş olmadıkça göze görünmez. Meselâ; şefkatin vardır ama göze görün­ mez. Bir suçluyu bağışlarsın, şefkatin gün yüzüne çıkar, görünür. Aynı şekilde öflcen ve kahrın da vardır, gözle görülmez. Ancak bir suçluyu vur­ dun kırdın mı, kahrın göze görünür. Bu misallerin sonu yoktur. Yüce Allah da pek latiftir, bu yüzden göze görünmez. Kudreti, sanatı gözle görülsün diye göğü, yeri yarattı. Bu yüzden de "Göğe bakmaz mısınız nasıl da kur­ duk onu" 146 buyurur." 147
Reklam
"Halbuki onlar, her zaman eli görürler ve " buna bir kâlem lazım" derler. Hatta elin güzelliğine dalmaktan, inceliğini seyretmekten kâlemi hatırlayamazlar bile... Ancak "böylesine bir el kâlemsiz olmaz" derler. Sense bir konumdasın ki kâlemi seyretme tadına kapılmışsın da el hatırında bile değil. Sen kâleme böyle dalmışken, onların eli seyretme ve inceleme zevki içinde kalemin temaşasına nasıl daldıklarım bir tahmin et. Sana göre arpa ekmeği tatlı olduğundan, buğday ekmeğini aklına bile getir­ mezsin. O halde onlar buğday ekmeği dururken, arpa ekmeğini nasıl hatır­ lasınlar. Yeryüzü sana öyle bir zevk vermiş ki göğü istemiyorsun bile. Oysa ki asıl zevk yeri göktür, yeryüzü gökten hayat bulur. Göktekiler, nereden yeryüzüındekileri hatırlarına getirecekler. Bu yüzden sen de zevk ve lezzetle­ ri sebeplerde arama. Çünkü o mana, sebeplerde ödünç olarak bulunmakta­ dır. Fayda veren de O'dur; zarar veren de. Madem ki böyledir, o halde sen niçin sadece sebeplere yapışıp kaldın?"1
Mevlâna sebeplerin ardındaki gerçek gücü fark edebilmenin "Ölmeden önce ölmeyi"167 daha hayatta iken gerçekleştirmekle mümkün olabileceğini; bunu da velîlerin başarabildiğini söylemek­ tedir. Yalnız buradaki "ölüm", iradesiz bir varlık haline gelme ve dünyayla bağlantıyı kesme anlamında olmayıp, gerçekleştirdikleri manevi yükselişle insanların ölümden sonra aşina olabilecekleri hakikatleri, daha bu dünyada iken, algılannın yükselmesi ve Al­ lah'ın lütfü ile görüp, sezebilmeleridir. Çünkü velîlere sebeplerin, birer perdeden ibaret olduğu ve sebebi yaratanı bilmelerine ve gör­ melerine giden bir yol olduğu gösterilmiştir
Hak katına iki ben sığmaz. Sen: "Ben" diyor­ sun; o da: "Ben" diyor. Ya sen öl, ya da O ölsün ki, bu ikilik kalmasın. O kadar liıtufkârdır ki O, imkân olsaydı, senin için ölürdü. Fakat madem ki O'nun ölümü imkânsızdır, o halde bu ikiliğin yok olması ve O'nun sana tecelli etmesi için sen öl. Örneğin; "İki canlı kuşu birbirine bağlaşan, aynı cinsten oldukları ve iki olan kanatlan dörde çıktığı halde uçamazlar. Çünkü ikilik mevcuttur. Fakat ölü bir kuşu diri bir kuşa bağlaşan, diri kuş uçar. Çünkü ikilik kalmamıştır. O halde ikiliğin kalkması için senin yokluğa eriş­ men gerekir."
Enel Hakk
"Ene'l-Hak (Ben Hakk'ım)" demeyi insanlar büyüklük iddia etmek sanıyor­ lar. Esasen "Ben Hakk'ım" demek büyük bir alçakgönüllülüktür. Çünkü bunu diyen kişinin gözünde varlık olgusu bire indirgenmiştir. Bunun yeri­ ne "Ben Hakk'ın kuluyum, kölesiyim" diyen, biri kendi varlığı, diğeri Hakk'm varlığı olmak üzere iki varlık ispat etmiş oluyor. Halbuki ben Hakk'ım diyen, kendini yok ettiği için, "Ene'l-Hak" diyor. Yani ben yoğum, hepsi O'dur, Tanrı'dan başka varlık yoktur. Ben sırf yokluğum ve hiçim. Bu sözde alçakgönüllülük daha fazla mevcut değil midir? işte bu yüzden halk bunun manasını anlamıyor,
Reklam
...Yine böylece bağlar, bah­ çeler, ırmaklar, huriler, köşkler, yenilecek ve içilecek şeyler, süslü elbiseler, binilecek hayvanlar, şehirler, çeşitli renkler ve şaşılacak şeyler gösterir. O velî bunların gerçekte bu âlemden olmadığını anlar ve bilir. Allah onları onun gözüne gösterir ve ona tasavvur ettirir. Artık iyiden iyiye bilir ve anlar ki korku da emniyette Allah'tandır... Bütün rahatlıklar da ondandır; görülen, seyredilen şeyler de... Ama omın korkusu halkın korkusuna ben­ zemez. Çünkü gördüğü şeyleri delille bilmiş, anlamış değildir. Çünkü Allah, her şeyin kendisinden olduğunu ona apaçık göstermiştir.'
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.