Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed (sav)

Ömer Tuğrul İnançer

Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed (sav) Gönderileri

Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed (sav) kitaplarını, Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed (sav) sözleri ve alıntılarını, Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed (sav) yazarlarını, Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed (sav) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evet, bizim tasavvurumuzda insanın yeri büyüktür, çünkü Allah'ın tecellî ettiği bir varlıktır. Allah, Cebrâil Aleyhiseelâm'ı Hz. Peygamber'e melek şekli ile gönderebilirdi, göndermemiş, Cebrâil Aleyhisselâm, Efendimize bir iki sefer dışında hep insan olarak görünmüştür. Cebrâil Aleyhisselâm bile Efendimize insan sûretinde görünüyor. Bu bir hakîkatin altını çiziyor. Hz. Mûsa'ya ateşte, Hz. Yunus'a balıktai Hz. İsa'ya ölü bedende, Hz. İbrâhim'e mancınık ateşinde, Hz İSmail'e bıçakta tecellî eden Allah, Muhammedîlere insanda tecellî eder. Misâli, Cebrâil Aleyhisselâm'ın insan şeklinde tezâhür etmesindendir. Çünkü insan halîfetullahtır, Hazret-i İnsan'dır. İnsan küfre girebilir, bu onu bütünüyle yokluğa mahkûm etmez, ancak sıfatı olabilir.
Cennet ve cehennemi mekân gibi algılamak da fevkalâde yanlıştır, zîrâ onlar mekân gibi değil bir hâl gibidir. Hz. Mevlânâ bir bahiste bunu anlatır: Bir kişiyi veya olayı iyilikle, güzellikle, rahmetler, merhametle, tatlı hatıralrarla anarsan bir cennet hâli içindesindir. Kötülükle, zorlukla, asık suratlılıkla, beğenilmeyen hâllerle andığında ve hatırladığında ise cehennem hâli içindesindir. Bu yüzden insanlar kendilerine yapılan kötülükleri unutmalı ve iyilikleri unutmamalıdır ki, cenneti şimdiden yaşayabilsinler.
Reklam
Hz. Peygamberimiz Efendimiz "Recep Allah'ın ayıdır (şehrullah), Şaban benim ayımdır (şehrî), Ramazan ümmetimin ayıdır (şehrü'lü ümmetî)." buyurmuştur.
Efendimizi tanımadan kendimizce bir Hz. Peygamber portresi çizmek fevkalâde yanlıştır. Âlim bir zât bir başsağlığı ziyâreti vesîlesiyle Karadeniz'in bir beldesine gidiyor. Orada söz Hz. Peygamber'e geliyor. Âlim zât Efendimizin zevceleriyle münâsebetini anlatıyor, bu konudaki hassasiyet ve inceliğine dikkat çekiyor. Tam o sırada biri kızarak yerinden kalkıp gidiyor. "Niçin bu kadar kızdın?" diye soruyorlar. "Efendim" diyor, "Ne hakla Efendimizi kılıbık biri şeklinde târif edersiniz?" Adam kadınlara karşı kabalığını din zannediyor. Efendimizin bu husustaki inceliğinden rahatsız oluyor. Çünkü bilmiyor. Kâinatın Efendisi Hazret-i Resûlullah'ı bilmeden tanıyamayız. Tanımadan O'ndan örnek alma seviyesine yükselemeyiz.
Resûlullah Efendimiz dünya metâına ehemmiyet vermemiş, sâir Peygamberan-ı Kirâm gibi dünyevî miras bırakmayacak kadar fukara yaşamıştır. Hz. Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz Hz. Peygamber'den yavru deve istiyorlar. Çocuklarımızın bizden oyuncak istedikleri gibi... Efendimiz; "Yavrularım onu alacak para yok. İster misiniz ben deve olayım size?" deyip onları sırtına alıp oynatacak kadar müşfik bir dededir.
Bizde 'hâl'leşen, hâlleşmesi gereken bir şeydir bilgi. Bu yüzden 'ilm-i hâl' diyoruz. Bu sebeple okumak ve dinlemek yetmez, dinleyerek ve okuyarak haberdar olunan mevzuları bizâtihî yaşamak gerekiyor. Efendimizin hadîs-i şerîfi sarihtir: "Siz bildiklerinizle amel edin, Allah size bilmediklerinizi öğretir." (Bu hadîs zâten bütün ehâdis-i Nebevî gibi Kur'ânî bir gerçeği anlatmaktadır: "ittekullah ve yualimü kümüllah -Allah'tan ittikâ edenlere Allah öğretir.) Öğrendiğimiz bilgiyi hayata taşımak esastır. Hayata taşındıkça o bilgi açılır, hakîkat olur. Meselâ, kitaplardaki yemek tarifleri ile yemek yapmak öğrenilmiş olabilir, ancak o yemekleri yapmadığımız sürece onları bilmiş olmayız. Kitap okuyarak yüzme öğrenilmez. İlle suya girilecek, çırpınılacak, belki biraz su yutulacak, ancak o zaman yüzme öğrenilir. İlim, ilmin gereğini yapmakla, ilmin kendisi olmakla kazanılır. Yoksa, yapılan şey ilim değil dedikodudur. Meselâ, edebiyat tarihiyle ilgili "Fuat Köprülü şöyle, Nihat Sami Banarlı böyle, Agâh Sırrı Levent öyle demiş..." demek insanı ilim adamı kılmaz.
Reklam
Hz. Mevlâlâna bu akıl meselesinde şöyle konuşuyor, tekrar edelim: "Aşk meselesinde akıl, batağa batmış eşek gibidir; çırpındıkça batar!" İslâm telakkîsinde, çığırından çıkmış Batılı aklın yeri budur. Bu akıl hakîkatin ölçüsü olamaz, zîra akılüstü hakîkatler de vardır.
Evet, Resûlullah Efendimizi kim iyi tanırsa o kadar çok sever. Ne kadar çok tanınırsa o kadar çok sevilir.
Tevbe ve İstiğfar
Günah işlemenin kalbimizde oluşturduğu siyah lekeyi istiğfar sabunu ile ve tövbe süngeriyle hemen silmeliyiz ki o leke kalıcı olmayıp kalpte husûle gelen feyz-i ilâhînin yansımasına mâni olmasın.
Din, Allah ile kul arasında bir ilşkidir. Elbette din kardeşliği çok önemlidir ama Rabbimizin emri gereği iş, din kardeşine değil yalnız ve yalnız ehil olana verilir. Müslüman'ın vazîfesi de ehil olmaktır; ne iş yapıyorsa adâlet, ehliyet ve doğruluk üzere yapmalıdır.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.