İçerisinde kasalarca altın olduğu sanılan Abdülhamid Han'ın yatak odasına girdiklerinde gördükleri şunlardı: "Bir kuru yatak, bir halı, yere abdestsiz basmamak için teyemmüm abdesti aldığı tuğla..."
Bir şiir meclisinde, Paşaya gerçek dostlarını sormuşlar 'şimdiki gerçek dostlarımın kimler olduğunu bilemem'
Diye cevap vermiş, 'zira ikbal'deyim (iktidardayım), ikbal'den düştüğümde arayıp soranlar gerçek dostlarımdır.' Hep böyle olmaz mı?