Mümtaz Turhan Bütün Eserleri

Mümtaz Turhan

En Yeni Mümtaz Turhan Bütün Eserleri Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Mümtaz Turhan Bütün Eserleri sözleri ve alıntılarını, en yeni Mümtaz Turhan Bütün Eserleri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Terbiye ve tahsil sistemimizin biraz evvel zikredilen gayelerin çerçevesi içinde şekillendirilmesi, şüphesiz her şeyden evvel birinci derecede bir bilgi, bir ilim ve ihtisas işidir. Binaenaleyh ilim zihniyetiyle mücehhez birinci sınıf ihtisas adamlarına ihtiyaç vardır. Bu takdirde acaba fasid bir daire içine girmiş olmuyor muyuz? Hayır, çünkü her geri kalmış memleket gibi biz de zaten bu nevi bir daire içindeyiz ve asıl dâva da bundan bir an evvel kurtulmamızdır. Bu da her şeyden evvel memleketin mânevî istiklâlini temin edecek bu tip mütehassis insanların yetiştirilmesiyle mümkündür. Çünkü bunların yerini ne ecnebi mütehassıslarla, ne şûralarla, ne de en yüksek idarî veya siyasî mevkilerin bahşettiği otoriteyle tutmanın imkânı yoktur. Bu vaziyette memleket bünyesinde ve bilhassa maarif sahasında cezri değişikliklerin lüzumuna inanan bir zihniyetin umumî efkârca benimsenmesi icap ediyor. Çünkü bu nevi bir zihniyeti memleket efkârına maletmeden maarif sahasında cezri bir inkılâpa girişmeye her hangi bir vekilin ne salahiyetinin ne de iktidarının kâfi gelemeyeceği muhakkaktır.
Sayfa 59 - Altınordu Yayınları
Ancak «maarif», böylece bütün memleket kalkınmasının manivelasi, mesnet noktası olarak seçildiği takdirde onun bu vazifeye lâyık bir şekilde teşkilâtlandırılması, gaye ve fonksiyonunun ona göre tâyin edilmiş olması iktiza eder. Bu itibarla maarifin esas vazifesinin, memleketi bir kül halinde garplılaştırmak, ileri, modern bir millet haline gelebilmek için hakiki ilim müesseseleri tesis etmek, ilim zihniyetiyle mücehhez münevverler yetiştirmek ve diğer tütün vatandaşlara mesleki ve umumi bir bilgi vermek olduğu bir an bile unutulmamalıdır. Onun bu mütenevvi -fakat muayyen vazifelerini bir bütün olarak göz önünde tutmadıkça, onu derli toplu bir sistem halinde teşkilâtlandırıp bu gayelere yöneltmedikçe, fonksiyonlarından yalnız biri veya birkaçı üzerinde durup diğerlerini görmedikçe, veya ihmal ettikçe elbette ondan beklenilen neticeler elde edilemeyecek, bu uğurda sarfedilen emek ve paralar heder olup gidecektir.
Sayfa 59 - Altınordu Yayınları
Reklam
Bunun bizim garplılaşmamızla, bu medeniyeti anlayış tarzımızla alâkası olduğu şüphesizdir. Zira Garp Medeniyetini ve onun hakiki, asil kıymetlerini ve kıymet ölçülerini anladığımız nispette ve şekilde onu taklit edeceğimiz muhakkaktır. Bu uğurda bir buçuk iki asır geçmiş olmasına rağmen tuttuğumuz yol ve almış olduğumuz neticeler bakımından tatmin edici olmaktan çok uzaktır. Bugün fikir hayatımızda görülen kısırlık, huzursuzluk, endişe ve vehimlerin menşeini de burada aramak icap ediyor. Onun için bütün meselelerin düğümlendiği bu noktanın çözülmesinde göstereceğimiz cesaret, dirayet ve samimiyet, hayat yolumuzu aydınlatan en kuvvetli bir ışık olacaktır.Maarif sistemimize bu bakımdan da büyük bir vazife ve ağır bir mesuliyet düşmektedir. Binaenaleyh onun gaye ve fonksiyonunu tâyin ve tespit ederken bu noktanın da göz önünde tutulması lazımdır.
Sayfa 58 - Altınordu Yayınları
Şu halde mesele, bu şartlar altında memleketin umumî kalkınmasında mesnet teşkil edecek ve diğer müesseselerin gelişmesi üzerine en çok müessir olacak bir teşkilât veya müesseseyi seçmekten ibaret kalıyor. Bundan hiç şüphesiz diğerlerinin ihmal edileceği mânası çıkarılamaz. Burada bahis mevzuu olan sadece işe evvelâ nereden başlamak ve kuvveti en çok hangi saha üzerinde toplamaktır. Faaliyet prensiplerini bu tarzda tespit ettikten sonra, seçeceğimiz bu müessesenin <<maarif» olmasında herkesin birleşebileceğini zannediyoruz. Çünkü maarif, görünüşte hiçbir istihsâl faaliyetinde bulunmamasına rağmen onun en mühim vasıtası olan ve cemiyette her sahanın, her teşkilâtın, her müessesenin temelini teşkil eden insan unsurunu yetiştirmektedir. Binaenaleyh yukarıdaki tezlerden hangisi kabul edilirse edilsin her şeyden evvel yine insan unsuruna muhtaç olunacaktır. Her hususta muvaffakiyet gibi muvaffakiyetsizlik de ona bağlı kalacaktır. Bu kadar aşikâr ve basit bir hakikatin çok defa görülmemesi, unutulması veya meselenin yanlış vazedilmesi hayret ve dikkate değer bir hâdisedir.
Sayfa 58 - Altınordu Yayınları
Bu vaziyette yukarıdaki ilk hükmün geçerliliği acaba azalmış olmuyor mu? Görünüşde belki öyle; fakat hakikatte tamamıyla aksine. Çünkü bu iddialardan da anlıyoruz ki bir cemiyette her müessese, her içtimaî faaliyet birbirine bağlı olmak üzere işlemekte ve tekâmül etmektedir. Hakikatte bu müşahede, yukarıdaki iddialardan her birisinin dayandığı ilk şartı teşkil etmektedir. Buna göre normal bir nizam içinde bulunan bir cemiyette içtimai müesseselerden her birisinin inkişafı diğerlerinin üzerinde müessir olacak, onların kuvvetlenmesini temin edecektir. Zira ahenkli bir cemiyetin dinamizmi bunlardan herhangi birisinin tecrit edilmiş bir halde faaliyette bulunmasına, diğerlerinden müstakil bir şekilde inkişaf etmesine manidir.
Sayfa 58 - Altınordu Yayınları
Maarifin ana dâvaları, aynı zamanda Türkiye'nin kalkınmasının, ilerlemesinin, bugünkü medeniyet seviyesinde bir millet olmasının da esas dâvalarıdır. Çünkü bugün medeni, ileri bir millet demek, hakiki ilme, ilim zihniyetine ve bunlarla mücehhez olarak yetişmiş münevverlere sahip cemiyet demektir. Bu hükmün yüzde yüz doğru ve kolayca ispat edilebilir olmasına rağmen bir fikir adamı çıkıp aynı katiyetle memleketin terakkisini başka bir müessesenin kaderine bağlayabilir. Meselâ, Türkiye'nin yükselmesi, nüfusunun yüzde seksenini köylü teşkil ettiğine göre ziraatın inkişafıyla ancak mümkündür; diyebilir ve iddiasını kuvvetlendirmek maksadıyla ziraat fennî bir şekilde ilerlediği takdirde bunun mahsullerini işlemek ve kıymetlendirmek için yeni sanayi tesisleri meydana gelecek, bunları diğerleri takip edecektir; böylece memlekette umumî bir kalkınma olacak ve şimdiye kadar görülmemiş bir refah husule gelecektir; diye ilâve edebilir. Şüphesiz bu iddia da doğrudur. Bunun gibi başka bir fikir adamı da eğer memleketin selâmetini sanayide veya madencilikte yahut umumiyetle iktisâdi inkişafda görürse ona da aynı suretle hakvermek icap edecektir. Hattâ birisi kalkıp da hayır, Türkiye'nin terakkisi her şeyden evvel idari teşkilâtının ıslahıyla adalet mekanizmasının pürüzsüz işlemesine bağlıdır; derse ona da itiraz etmek güç olacaktır.
Sayfa 57 - Altınordu Yayınları
Reklam
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.