1- Kendini beğenme, kibirlenme, gururlanma (Firavun gibi)
2- Makam, mevki, mansıb endişesi (Herakliyüs gibi)
3- Kınanma ve ayıplanma endişesi (Ebû Tâlib gibi)
Büyü yapımında bazen büyücüler, cinlerden de yararlanırlar. Şu kural her zaman hatırımızda olmalıdır: "Allah izin vermezse, ne cinler, ne başka yaratıklar insanlara zarar verebilirler". O halde bütün mesele, Allah Teala'ya bağlılığımızdadır.
Falcılık da, insanları aldatmaktan, kandırmaktan başka bir şey değildir. Falcılığın dayandığı bir esas ve temel yoktur. Falcılar sırf yalanla işi götürmeye çalışırlar. Hokkabazlık da bir gözbağcılığı, yanıltma ve aldatmadan ibarettir.
Bir de Allah'a; "Eğer beni bu felaketten kurtarır, karaya sağ sâlim çıkarırsan, bundan sonra ben tam senin dediğin gibi inançlı ve itâatkâr bir kul olacağım" diye söz verir. Allah Teâlâ, onu kurtarır. Karaya kesin ayak basıp tehlikenin tam olarak geçtiğini anladıktan sonra sözünden cayar. Eski bâtıl inancına veya inançsızlığına döner. Çünkü bazı insanlar gerçekten nankördür. İyilik, lütuf, ihsanın kıymetini bilmezler. Demek ki insan, sağ duyulu olsa, doğal yaratılışını değiştirmese, insaflı olsa, vicdanını devreye soksa, haksızlık etmese, büyüklenmese Allah'ı bilir, bulur, inanır, ibadet eder, kamil insan olur.