Her düş bir yolculuktur. İstediğin yere gidebileceğin gibi, istediğin düşü de görürsün. Hayat da öyledir, istediğin hayatı yaşarsın, kötülük de iyilik de sendedir. Tanrılar davetsiz gelmez hiçbir yere, şeytanlar da.
Son aşamada, uzaklık yakınlık birbiriyle bütündür.Her şey oradadır, sen oradasındır; ne konuşmaya gerek vardır ne de yazmaya.Nehirlerle denizlerin buluştuğu noktadan geriye dönüş olasılıdır elbette, ileri gidiş, hep orada kalış da.Dönsen de, gitsen de, kalsan da hepsi aynıdır; sen, sensen eğer.Kaçılamayacak bir noktada kendinden kaçsan da kendinle kaçıyorsundur.Bunların üzerinde düşünmek ve yazmak mutluluk ve mutsuzluğun, iyilik ve kötülüğün, diyesim o ki tüm ikiliklerin ötesine geçme çabasında bize ışık tutabilir, ki orası da samadhi'ye, nirvana'ya, vahdet i vücud'a giden yoldur.
Her şeyin bir zamanı var: Okunacak kitapların, tanışılacak insanların, gezilecek yerlerin, izlenecek filmlerin, öğrenilecek bilgilerin, deneyimlenecek yaşantıların.Yaşım ilerledikçe daha iyi anlıyorum bunu.Her günün bizi başka bir güne hazırladığı gibi, o gün içinde yaptıklarımız da gelecekte yapacaklarımıza işaret ediyor.Nasıl binlerce kişi içinde aradığınız insanı bir bakışta bulursunuz, aynı şekilde okumak durumunda olduğunuz bir kitap sizi bulur.Siz yeter ki hazır olun.Kapılarınızı açık tutun.