Burada şunu da arzedeyim ki bendeniz ne Fransızların ve ne de herhangi bir devleti ecnebiyenin himayetine tenezzül eden şahıslardan değilim, benim için en büyük noktai siyanet ve menbaı şefaat milletin sinesidir.
"- Memleketi, içinde bulunduğu müthiş badireden kurtarmak için yalnız bu kuvvetin temini lazımdı : Milletin vahdeti (birliği). Halbuki harici düşmanlarla dahili ahmakların berbat ve perişan ettikleri başlıca kuvvet de bu idi. Vaziyetin hakikaten müşkül ve tehlikeli olduğu hatırlanmalıdır: İzmir ve havalisine çıkarılan Yunanlılarla yalnız o yerlerin halkı meşguldü. Şark vilayetleri ise "aman bizi Ermenistan yapacaklar!" telaş ve heyecanı içinde idiler. Adana ve havalisi yalnız kendi başının derdi içinde çabalayıp duruyordu.
Fakat vatani meselelerde bu mahalli hissiyat hiçbir derde deva olamazdı. Her yer kendi başına kalsa muhakkak surette biri diğerini takiben sükut ederdi (düşerdi). Onlardan hatta birinin sükutu (düşmesi) esaslı surette bütün vatanın izmihlalini (yokolmasını) izhar etmeye (hazırlamaya) kifayet edebilirdi (yetebilirdi). O halde çare olarak milletin vahdetini (birliğini) temin etmeli, mesela şark vilayetlerine giderek "Evet, yerden göğe kadar hakkınız var, buraları asla ve kat'a Ermenistan olmamalıdır. Ancak bu böyle olmamak için İzmir'de Yunanistan olmamalıdır." Demeli ve o hamiyetli halkın basiret ve intibah (uyanık) gözü bütün vatana şamil bir ufku rüyete (görmeye) tevcih kılınabilmeli idi.
Erzurum Kongresi'ne iştirakta gayemiz bu idi ki, muvaffak oldu. Sivas'ta bu vahdetin temin ve tevsii (birliğin sağlanması ve geliştirilmesi) yolunda yürünüldü ve nihayet hadisat (olaylar)pek tabii ve fakat herhalde hesap edil miş bir cereyanla Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetini, yani Türkiye'yi adeta kendiliğinden ortaya çıkarmış oldu."