Ölüm hakkında insanı derinlere götüren kısacık bir kitap. 5 farklı öyküde 5 farklı toplumsal sınıftan insanın ölümünü okuyoruz. Aristokrat, burjuva, esnaf, köylü ve yoksul işçilerin çocuğu. Beş ayrı hikayeden oluşuyor ve kahramanın son anları ile toprağa verildiği ilk anlarının anlatılıyor. Kısa ama bir o kadar etkili.
Her şey bittiğinde kimisi buz gibi yatakta, kimisi şöminenin iyi ısıttığı odasında, kimisi de huzurla kır evinin içinde ölümü karşılıyor. yerler değişse de ölümün şekli değişmiyor, varlığın ya da yokluğun bir önemi kalmıyor.
Hikayelerde ortak olansa geride kalanların hayata çabucak adapte olabilmesidir, hayatın devam etmesidir, kimsenin ölümünün kimseyi o kadar da sarsmadığıdır.
En çok etkilendiğim hikaye hasta çocuklarına yoksulluktan bakamadıkları için çocuğun ölmesi, çocuğun öldüğünü anlamak için dahi komşunun fenerine ihtiyaç duymaları. Midelerinin boşluğu ile çocuklarının yoksulluktan ölümünün hemen ardından gelen belediye yardım yemeğini ölünün yanında iştahla yemeleri.
Kenarda ufacık bir çocuk bedeni, nefessiz ve üşürken ölmüş. Hemen yanda birkaç gündür yemek yememiş anne babanın bir misafiriyle kurduğu sofrası. Çocuklarının ölümüne üzülemediler bile...