Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

2019 Şubat

National Geographic Türkiye - Sayı 214

National Geographic Türkiye

National Geographic Türkiye - Sayı 214 Sözleri ve Alıntıları

National Geographic Türkiye - Sayı 214 sözleri ve alıntılarını, National Geographic Türkiye - Sayı 214 kitap alıntılarını, National Geographic Türkiye - Sayı 214 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
HAVA KİRLİLİĞİ her yıl yedi milyon kişinin ölümüne yol açıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 108 ülkede 4 bin 300’den fazla kentin hava kalitesi verilerini analiz ederek elde ettiği bulgulara göre, hava kirliliğinin iki temel nedeni, gevşek taşıt emisyonu standartları ve geleneksel yemek pişirme yöntemleri. Ölümlerin yüzde 90’ından fazlası ailelerin daha çok kömür veya gaz yağı ile yemek pişirdiği düşük ya da orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor. Bu materyallerin havaya saldığı kirletici maddeler kalp hastalıklarına, akciğer kanserine ve diğer sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Kentsel nüfusun artması bu sorunu daha da karmaşık hâle getiriyor: Dünyadaki megakentlerin birçoğunda hava kalitesi Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiğinden beş kat daha kötü. Ama temiz enerji girişimlerinde bulunan ve daha katı taşıt standartları uygulamaya başlayan Hindistan ve Meksika gibi bazı ülkelerde umut ışığı görüyorlar.
GÖBEKLİTEPE, ÖNCESİ VE SONRASI Çanak çömlek yok. Maden kullanımı yok. Bildiğimiz anlamda tarım da yok. Yazı hiç yok. Dünyanın bilinen en eski tapınağı –ve ilk anıtsal mimarisi– bundan yaklaşık 11 bin 600 yıl önce Göbeklitepe’de, bu yoklukta yükseldi. Tapınak, şeklini T biçimli etkileyici dikmelerle donatılmış, iç içe geçmiş çemberlerden alıyordu. Bu dikmeler birer insan tasviriydi ve üzerlerine daha ufak hayvan tasvirleri de yontulmuştu. Tapınağın mühendisliği mükemmel olmayabilirdi, ama şu an bildiğimiz kadarıyla bu, o zamana kadar dünyada yapılmış en muhteşem yapıydı. Büyük olasılıkla dini gerekçelerle Göbeklitepe’yi ziyaret eden Neolitik Çağ insanları, gördükleri karşısında oldukça etkilenmiş olmalı.
Reklam
Geleceği teknoloji yönetiyor, ancak işleri daha iyi ve etkili hale getirme arayışı sırasında bazen insanlara zarar veriyor olabileceği de kabul ediliyor.
Nike, Puma ve Adidas gibi küresel markalar, spor malzemeleri üretmek için güçlü ve esnek kanguru derisi kullanıyor.
Ketçap Gıdaya Nasıl Güven Kattı Ketçap ABD’DE 19. yüzyılda piyasaya çıktı. Ancak o zamanki içeriği günümüzdekinden şaşılacak derecede farklıydı. Gıda savunucuları, sosun sıklıkla öğütülmüş balkabağı kabuğu, elma posası (meyvenin suyu çıkarıldıktan sonra arta kalan kabuk, çekirdek ve sap) veya mısır nişastası kullanılarak kıvamı yoğunlaştırılan domates artıklarından yapılıp aldatıcı bir kırmızıya boyanmasından şikayetçiydi. Fransız bir yemek kitabı yazarı, dükkânlarda satılan ketçabı “pis, çürük ve kokuşmuş” diye betimlemişti. 19. yüzyılın sonlarına doğru, üreticilerin şişenin içindeki sosun bozulmasını yavaşlatmak için kimyasal koruyucular kullanmaya başlamasıyla ketçap daha az kokuşmuş hâle gelecekti. Ancak esas değişim, yani modern ketçabın icadı 20. yüzyılda gerçekleşti. Hem politika, hem de bir karakter meselesiydi bu. Her şey ülkenin en zengin gıda üreticilerinden Henry J. Heinz ve düşük ücretle çalışan federal bir kimyacı arasındaki beklenmedik ortaklık ile başladı. Bu iki adamı bir araya getiren şey, güvenli olmayan –ve de güvenilmeyen– gıdanın ülke çapında büyüyen bir sorun olduğuna duydukları ortak inanç oldu.