Nazım Hikmet: Portreler
Nâzım, Piraye’ye yazdığı bir şiirinde şöyle der:
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım…
“Karıcığım,
“Kol saatim bozuldu. Ben de mekanizmayı çıkardım ve çerçevenin içine sizin resimlerinizi koydum. Şimdi saate bakmıyorum, çünkü saat mefhumunu zaten yavaş yavaş kaybetmekteyim, saate bakmıyorum, bileğimde senin mini mini başına bakıyorum.”
Bugün ilk defa güneşe çıkardılar beni.
Ve ben ömrümde ilk defa güneşin benden bu kadar uzak
gökyüzünün bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
Nazım her kitabı baştan sona okumazdı. Önce kitapla bir tanışma dönemi geçirirdi adeta. Karıştırır, orasından
burasından okur, beğenmezse bir yana bırakırdı.
1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzum da Moskova’da komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzum da yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim