Neden Hiçbir Şey Yok Da Bir Şey Var kitaplarını, Neden Hiçbir Şey Yok Da Bir Şey Var sözleri ve alıntılarını, Neden Hiçbir Şey Yok Da Bir Şey Var yazarlarını, Neden Hiçbir Şey Yok Da Bir Şey Var yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Herşeyin nereden geldiği ve hiçlik durumundan varlık durumuna nasıl geçildiği ve hiç birşeyin neden ve nasıl birşey durumuna geçtiği evrenin ve varoluşun gizemlerini keşfetmenin hazzını yaşamak istiyorsanız ideal bir kitap.
Aristoteles “Her şeyin ilk nedeni olan ilk şey kendi nedeni olabilir mi?”
Leibniz "Varlık neden var?" veya "Neden yokluk dışında bir şey var?
Bunun nedeni kendi varlığının nedenini kendinde bulunduran bir varlıkta bulunabilir yani tanrı kavramı ile açıklar.
Konu ile alakalı leibniz'in yeter neden ilkesi,celismezlik ilkesi mümkün dunyalarin en iyisi tezi incelenebilir.
Kierkegaard'a göre inanç, onayladığımız ya da onaylamak zorunda kaldığımız bir grup dogma ya da dinsel hakikat değildir. Bir bilme biçimi değildir. Havari Pavlus'un ve Luther'in dediği gibi, Tanrı'ya koşulsuz güvenmek ve teslim olmaktır.
...
bizler İsa'nın çağdaşı olmalıyız. "Hıristiyanlık kurumu aracılığıyla 'nesnel' bir Hıristiyan olmak, pagan olmaktır," der Kierkegaard. Kierkegaard'ın bildiği şekliyle Kilise kurumu, ona göre inanç değil, inancın parodisidir.
İnsanların kendilerini son derece yakından ilgilendiren - ölümleri, ölümsüzlük, kurtuluş gibi - şeyler üzerine hiç düşünmemeleri dikkat çekicidir, der Pascal.
Bunları düşünmezler çünkü bunları düşünmek istemezler; onları bekleyen şeyi hatırlamamayı tercih ederler.
Her şeyi unutmak için eğlencenin her türüne sığınırlarken, en yaşamsal şeyden kaçarlar ; tüm yaşamları eğlence olup çıkar, bu bir tür kaçış yoludur.
Temel sorunla yüzleşmekten kaçınmanın her türlü yolunu icat ederiz:
Avlanma, tiyatro, partiler, ayak oyunları , hatta savaşlar . Tüm bunlar
var olmanın acısını dindirmenin yollarıdır.
Bu noktada, doğal olarak bilindik bir soru ortaya çıkar :
Eğer dünyanın ve onun her bir öğesinin kaderi, Tanrı 'nın önceden tesis ettiği uyumda her ayrıntısıyla kararlaştırıldıysa, özgür irademiz olduğunu çelişkiye düşmeden halaa iddia edebilir miyiz?
Evet edebiliriz, diye yanıtlar Leibniz:
Çünk ü Tanrı 'nın planında belirlenmiş olsa da, insan eylemleri zorunlu değildir.
...
Olumsal hakikatler, yani olgu hakikatleri, Tanrı tarafından öngörülür, ama bizim için onları çelişkiye düşmeden yadsımak hala olasıdır ;
...
Daima bize en uygun görünen şekilde davranırız ve bunu özgürce yaparız.
Tanrı bizi geçici heves ve arzularımızı yerine getirerek ödüllendirmez;
yine de, eğer bize akıl rehberlik ediyorsa ve kendimizle ve dünyayla ilgili hakikati kavramışsak, içimizde birdenbire bir Tanrı sevgisi yeşerir.
Ama bu sevgi bambaşkadır.
Sıradan bir sevgi değildir, hiçbir şeyin zayıflatamayacağı ya da rahatsız edemeyeceği bir sevgidir:
Entelektüel bir aşk.
Ve o sonsuzdur, çünkü ruhlarımız da -Tanrı'da yer aldıkları için- sonsuzlukta yer alır .
Bu sonsuzluk, dinsel inancın bize vaat ettiği ölümsüzlük olarak değil (çünkü onun içinde hafıza yoktur), değişmez bir Tanrı'ya değişmez bir katılım olarak anlaşılır.
Entelektüel Tanrı aşkı , Tanrı'nın Kendisi'ni sevmesiyle aynıdır. Ve bu aşk, bir kez ulaştık mı, en büyük mutluluğumuz ve kurtuluşumuz olacaktır.
Ama
sıradan insanlar bu aşka ahlaksal kurallara uydukları ölçüde ulaşamazlar; genellikle, sadece sefil bir cehennem korkusuyla böyle davranırlar.
Ruh, Tanrı 'nın tersine, zamanda var olur .
Ölümsüzdür, ama -Tanrı'nın sonsuz olması biçiminde- sonsuz değildir.
Tanrı, zamansız olması anlamında sonsuzdur; çünkü onun için gelecek ve geçmiş yoktur . Tüm gerçekliği, sonsuz devinimsizliği için de, aynı anda bilir; O her şeyi, geçmişte kalmış ve bizim için gelecek olan her şeyi, Kendi dışına çıkmaksızın, kusursuz tek bir bilgi edimiyle kuşatır. Bu bizim tam olarak anlayamadığımız bir şeydir.
Kader'in her şeyi kontrol ettiğini bildiğim için,
şeyler den arzulanma ya da geçici heveslerime uygun olmalarını beklemem; tersine, her şeyin olduğu gibi olmasını isterim ve verdiği armağanlar için, bu armağanlar keder, yoksulluk ve ölüm şeklinde tecelli etse bile, Tanrı Kayrası'na şükrederim .
Sahnedeki bir oyuncu gibi olacağım, bir başkası tarafından yazılan ve ona verilen rolü elinden geldiğince iyi oynamak zorunda olan bir oyuncu. Bir dilenci ya da bir kral rolü olabilir, kısa ya da uzun bir rol olabilir, fark etmez; iyi oynarsam memnun olurum . Başka bir deyişle, yazgıyı kabullenmeli ve ne getirirse getirsin ona şükretmeliyim, çünkü yazgımın tanrılar tarafından kararlaştırıldığını biliyorum , cömertçe ve bilgece .
Başkalarına emir verirken kendimi beğenmişlikten kaçınacak olsam da, daima sakin olacağım.
Buna, doğayla uyumlu bir hayat yaşamak diyorlar.