Niçin Diyalektik

Füsun Akatlı

Niçin Diyalektik Posts

You can find Niçin Diyalektik books, Niçin Diyalektik quotes and quotes, Niçin Diyalektik authors, Niçin Diyalektik reviews and reviews on 1000Kitap.
...felsefe, kavramlarla, fikirlerle oynanan, öğretilerle karşıdakileri mat etmeye yarayan bir satranç değildir. Felsefe akımları kişiye yaşama biçimleri, dünya görüşleri öneren, onu kendine bir yön seçmek, yaşam karşısındaki tavrını belirlemek, erdemlerini, görevlerini, amaçlarını saptamak sorunuyla karşı karşıya getiren çağrılardır. İnsanın kendisi üzerinde, çevresi yö­resi üzerinde, karşılaştığı sorunlar üzerinde dü­şünüp, aydınlığa varması, bu çağrılara kulak verip, doğruyu, iyiyi, sağlamı aramasıyla olmuş­tur, olacaktır hep.
Sayfa 6 - Çağdaş yayınları Aralık 1977 İstanbulKitabı okudu
"Fakat partizan dışındaydı acının Ve nasıl derisinin içindeyse öyleyse içindeydi öfkesinin ve inancının. "
Reklam
Sosyalist kurarn insan yaşamının bütün yönlerine ışık tutmayı amaçlayan bilim için yöntem, felsefe için sorunlara bakış tarzı, yaşanan hayat için bir dünya görüşü ve bir ilkeler düzeni sağlayan geniş ve derin kapsamlı, karmaşık bir kurarndır ve kendi içerisinde de ayrıca bir birlik ve bütünlük taşımaktadır. Onu kolay kavranır, kolay aktarılır bir hale getirmek için basitleştirdiğimizde ve şemalaştırdığımızda, madde madde özetleyip, formüllere, sloganıara döktüğümüzde, bunu ancak öğretim ya da propaganda amacıyla yaptığımızın bilincinde olmamız gerekir. Yoksa, düşünce tarihinin en zengin, en insan özekli öğ­retileriden birini, en bağnaz, en insana yabancı, en yoksul bir hale getirmemiz işten değildir.
İnsan değer yaratan ve değerlendirebilen varlıktır. Tür olarak, toplum olarak, sınıf olarak ve birey olarak her çağda, yapısı gereği taşıdığı olanaklan farklı biçimlerde ve ölçülerde gerçekleştiregelmiştir. Kendini gerçekleştirmek için giriştiği etkinliklerin süreci, tarihsel bir mücadele ve savaş sürecidir. Gerekli olan, bu savaşı anlamlandırmak, bilinçlendirmek ve yöneltmektir. İnsanın özünü gerçekleştirmesi davasına inanmaktır hümanizm. Bu savaşa katılmaktır. İnsanın de­ğerlerine sahip çıkabilmesi ve hep gelişen, ilerleyen bir akış içerisinde yaratıcılık işlevini kendisiyle birlikte sürdürebilmesi, insanın insan olmasının ve insanca yaşamasının koşuludur. Hümanistsek, sorunumuz bu olmalıdır.
Hümanizm kuru kuruya bir insan sevgisi, seçilmemiş, herhangi bir insana ya da tüm insanlığa karşı duyulan gözü kapalı bir sevgi demek olamaz. Böyle bir yorumu anlamak güçtür. Çünkü sevgi bir değer değil, bir yaşantıdır. Ya­şantılar ise öznel ve her insan tekine özgü kalan birer kezlik süreçler olduğundan genelleştirilip yaygınlaştınlmaları olanaksızdır. Demek ki dilimizdeki 'insancıllık' sözcüğü ile karşılandığında, böylesi temelsiz yorumlayışlara ve duygusal saplantılara daha bir rahatlık kazandıran hümanizm kavramını romantiklikten ve içeriksizlikten sıyırmak için başka kavramlarla temellendirmek gerekecektir. Bu yapılmadıkça insanı temele alan dünya görüşlerinin, hümanizm adına eksenlerinden kaydırılıp, doğrultularının saptınlması yanılgısı tekrarlanacaktır. İnsan sadece sevilecek ve sevilip bırakılacak mıdır? Ne için sevileceği ve sevilince ne yapılması gerektiği bilinçlendirilmedikçe hümanizm, hümanizm olmaktan çıkar.
Zorunluluk/yabancılaşma ve özgürlük ilişkisi
Oysa gerçek, yaşayan, insanlara baktığımızda gördüğümüz; insanın yaratılıştan özgür değil, tam tersine yaradılıştan birtakım güçlerin tutsağı olduğudur. İnsan bağımlıdır. Önce kendi bedensel ve ruhsal yapısının, sonra dış doğanın yasalarının, toplum yasalarının tutsağıdır. Bu kö­lelikten ancak kendi savaşımıyla kurtulur ve ba­ğımlı olduğu yasaları bilerek; kendini, doğayı, en genel anlamıyla dünyasını tanıyarak ve dönüştü­rerek, aklıyla özgürlüğünü elde eder. Özgürlük bir veri değil, özgürleşme sürecinin türlü aşarnalarına verilecek addır. Özgürleşme sürecinin baş­laması da bilinçlenme ile eşzamandır. İnsan hangi belirleyicilere bağımlı olduğunu bilmediği sü­rece o belirleyicilerin kölesi durumundadır. Kö­leliğin bilincine varıp da durumunu değiştirme savaşımına giriştiği anda özgürleşme sürecine de girmiş olur. İşte Spinoza'nm «insan köleliğinin farkına vardığı ölçüde özgürdür» demesi, Hegel'in "Zorunluluk anlaşılınadığı sürece kördür" sözü ve Marx'ın özgürlüğü zorunluluğun bilinmesi olarak tanımlaması hep bu gerçeği dile getirmektir
Reklam
23 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.